Yüksek enflasyonun ekonomik ilişkiler üzerindeki etkileri hukuk alanında da yeni tartışmaları beraberinde getiriyor. Bu kapsamda Yargıtay 6. Hukuk Dairesi, borcunu geç ödeyen kişilere karşı yalnızca yasal faizle sınırlı kalınmaksızın, ek zararın da talep edilebileceğine karar verdi. Karar, “munzam zarar” olarak tanımlanan bu kaybın da borçludan istenebileceğini ortaya koydu.
Avukat Buket Nurşah Tekışık, konuyla ilgili yaptığı değerlendirmede, özellikle son yıllarda hızla artan enflasyonun alacaklıların zararını katladığını ve zamanında ödenmeyen borçların ekonomik olarak ciddi mağduriyetlere yol açtığını ifade etti. Tekışık’a göre bazı borçlular, borçlarını yıllarca ödemeyerek düşük faizle sorumluluktan kurtuluyor ve bu süreçte kazanç sağlayabiliyor. Bu da hukuki ve ahlaki olarak ciddi bir sorun teşkil ediyor.
Türk Borçlar Kanunu’nun 122. maddesine göre, borçlu, borcunu zamanında yerine getirmemesi nedeniyle alacaklının uğradığı ve faizle karşılanamayan ek zarardan da sorumlu tutulabiliyor. Ancak bu sorumluluktan kurtulabilmesi için, borcun geç ödenmesinde kusurunun bulunmadığını ispat etmesi gerekiyor.
Yargıtay’ın son kararı da bu çerçevede şekillendi. Bir kooperatif üyesi tarafından açılan davada, davacı, kendisine tahsis edilen konutun kooperatifin borçları nedeniyle icra yoluyla satıldığını, bu nedenle konut edinme hakkını kaybettiğini belirtti. Davacı ayrıca, konut yerine verilen senedin yıllar sonra tahsil edildiğini ancak artan konut fiyatları nedeniyle bu parayla aynı değerde bir ev alamadığını ifade etti. Bu mağduriyetin giderilmesi için “aşkın zarar” talebinde bulundu.
İlk derece ve istinaf mahkemeleri, davacının zararını somut biçimde ispat edemediğini belirterek talebi reddetti. Ancak Yargıtay 6. Hukuk Dairesi bu kararı bozarak davacıyı haklı buldu. Böylece geç ödenen borcun neden olduğu gerçek ekonomik kayıpların da mahkemelerce dikkate alınması gerektiğine işaret edilmiş oldu.