Geçtiğimiz hafta kamuoyu, bekçi maaşlarının öğretmen maaşlarından ne kadar yüksek olduğunu konuştu. Birkaç hafta önce, Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hayati Akyol; “Çocuğu o kadar özgürleştirdik ki öğretmeni öğrencinin ayağının altına verdik.” diye acı bir savrulmaya dikkat çekti. Arama motoruna, “öğretmene şiddet” yazınca on dört milyon haber başlığı çıkıyor. Toplum, onur yürüyüşüyle ilgilendiği kadar öğretmen problemleriyle ilgilenmiyor.
Uzun zamandır gündemde olmasına rağmen, eğitim kamuoyu ve öğretmenlere, Öğretmenlik Meslek Kanunu’nu açıkça tartışma şansı verilmedi. Kapalı devre bir süreç yönetiliyor, oyalama ve erteleme ile yıllar geçiyor. Cumhurbaşkanlığına sunulan kanun metninde nelerin olduğunu bilmiyoruz. Hâlbuki bir metin oluşturmadan, durum tespitine ve öğretmene bir bakış açısı ve bir yaklaşım oluşturmaya ihtiyaç var. Bu yapılmadan yazılan kanunlar çözüm olmayacaktır.
Öğretmenlik Meslek Kanunu ile öğretmenin özlük haklarını iyileştirmenin yanında, öğretmene toplumsal bir saygınlık kazandırmayı da amaç edinmelidir. Bu kanunla bunu başaramazsak mevcut durum daha da kötüye gidecektir. Bu kötüye gidişin bedelini önce öğretmenler sonra da toplum ödeyecektir.
Eğitim, ciddi ve meşakkatli bir süreçtir. Eğitimi oyunlaştırmakla, öğretmeni velinin ve çocuğun oyuncağı yapmak başka şeylerdir. Son yıllarda yaşanan sahipsizlik ve şikâyet mekanizması velileri, öğretmeni çocuk bakıcısı olarak görme yanlışına düşürmüştür.
Dönüp tarihimize bakmalıyız. Babasının padişah olmasına güvenerek, derslerde yaramazlık yapan Mehmet’e, babası II. Murat ile hocasının verdiği dersi örnek almalıyız. Derse izinsiz giren babasına hocası Akşemseddin’in azarını gören Mehmet, bir daha şikâyet kozunu kullanamamış ve aldığı eğitimle Fatih olmuştur.
Kanun yazılırken sadece öğretmeni değil velileri, amirleri, şikâyet hatlarını vs. dikkate almalıyız. Öğretmene yapılan asılsız şikâyetlerin, re’sen adli işleme tabi tutulması sağlanmalıdır. Öğretmene şiddete tutuksuz yargılama uygulaması kaldırılmalı, cezalar artırılmalıdır.
Proje okullarına öğretmen seçiminden, eğitim dışı alanlara yapılan görevlendirmelere kadar, öğretmenleri değersizleştiren bütün uygulamalar, öğretmene saygı ilkesiyle yeniden düzenlenmelidir. Ödüllendirmeler, mülki idare amirlerinin keyfiyetine bırakılmamalıdır. Kanun çıksın, zamanla düzeltilir denilmemelidir.
Bu kanun önemli bir kanun olacaktır. Acele edilmemeli, bütün boyutlarıyla kamuoyunda tartışılmalıdır. 3600 ek göstergeyi, kariyer sistemini, öğretmene şiddeti, kadrolu atamayı içermeyen kanun eksik olacaktır.
Talat YAVUZ
Memur Sen İstanbul İl Başkanı