KANTARIN TOPUZUNU KAÇIRMAK MI DEDİNİZ? « Kamudan Ajans

SON DAKİKA

KANTARIN TOPUZUNU KAÇIRMAK MI DEDİNİZ?


Web Banner

 

İşimiz -kadim ifadesiyle- Emr-i bi’l ma’rûf ve nehy-i anil münker; yani, iyilikleri önermek ve kötülükleri önlemektir. Bu amaç üzere yaşıyoruz. Bu gaye adına mücadele ediyoruz. 1992 yılında, kurucumuz Merhûm Mehmet Akif İnan ‘ın tohumlarını ektiği Eğitim Bir Sen’in bize emanet ettiği dava da, sendikacılığa yüklediğimiz anlam da budur. Dün de böyleydi bugün de. Bildiğim odur ki; yaptığımız işi değerli kılan yüklediğimiz anlam, taşıdığımız niyettir.

“Kötülükleri bitiremeyebiliriz, fakat iyilikleri çoğaltabiliriz.” diyor Üstad Sezai Karakoç. Tüm kötülükleri bitireceğiz diye mücadele ederiz; lakin her kötülüğü bitiremeyeceğimiz de doğrudur. Kolay değildir yaptığımız iş. Bazen kınayıcının kınamasına aldırmadan, bazen de dün aramızda olan yöneticinin ya da bürokratın yanlışına tavır almak pahasına olur bu. Yanlışa yanlış demenin en zor olduğu vakitlerin kendi sosyal tabanından yöneticilerle muhatap olduğunuz zamanlar olduğunu bilirsiniz. Ama bu da bizim sınavımızdır. Bagajında sendika üyelik formu taşıyan bakanların gölgesinde sendikacılık yapanların bunu başarması mümkün değildi.Zira bunun adı vesayet sendikacılığıdır. Ve biz böylesi sendikal anlayışın gölgesinde olmaktan dahi ar ederiz. Sendikacı olarak da sade bir vatandaş olarak da özgürlük bizim için olmazsa olmazdır. Özgürlük bedel ister, zordur ve biz zor olanı tercih ettik yıllarca.

“Zor olacak ki,imtihan olsun” diyor Hz.Mevlana. Yıkmadan ya da üzüm yemeyi hedefleyip “bağcıyı dövmeden” yanlışa yanlış diyerek, doğruyu göstermenin ustalık gerektirdiğini itiraf etmemiz gerekiyor. Bazen “kantarın topuzunu kaçırmak” ifadesiyle özetlenebilecek eleştirilerimiz de olmuyor değil. Nihayetinde, yaptığımız işin doğası, Akif’in de dediği üzere “Sözüm odun gibi olsun hakikat olsun tek” anlayışıyla, yanlışa yanlış diyerek, uygulamalar üzerinden yöneticilerin yapıp ettiklerine “ayna tutmaktır”.
Dedik ya;
Sendikacılığa yüklediğimiz anlam “iyilikleri çoğaltmak”tır. Ülkeyi ya da kendisine emanet edilen birimi, bakanlığı yönetenlerin kulağına küpe olması gereken hakikat şudur:

“Eleştirilebilir olmak, adalet ve hukuka uygun bir yönetimin vazgeçilmez ilkesidir.
Eleştiri ok yağmuru gibi de gelse yöneticiye düşen geldiği yere bakarak istikamet almayı bilmektir.”

Bazen uygulamalara bazen de uygulayıcılara dönük eleştirilerimiz, gördüğümüz eksikliklere dair önerilerimiz olur işimizin doğası gereği. Günün sonunda; “Şunu şöyle söyleseydim” dediğimiz durumlarla da karşılaştığımız doğrudur.

Bu durum sadece bizim için mi geçerlidir?

Eleştirinin odağındaki kişi ya da kurum için de “kusur payı” yok mudur?
Elbette vardır. Olması da normaldir. Olmaması gereken ise hatayı hep karşı tarafta aramaktır. Mesele “yıkmak” yerine “yapmayı”, “imha” yerine “ihya etme” yi ilke edinenleri aynı başlıkta değerlendirmeyen bir basiret ile hareket edebilmektir.

Bir makamı işgal etmenin her zaman riskleri vardır. Bu risklerin farkında olarak hareket etmek, taşıdığımız makamın emanetçileri olarak “ben” den geçerek adım atmak düşer kurum veya makam emaneti taşıyana.İster siyasetçi olalım, ister bürokrat; ister sivil toplum örgütü mensubu olalım isterse sendikacı hepimizin hepimiz adına en temel vazifesi, işimizin hakkını vererek daha yaşanabilir bir ülke için mücadele etmektir.

Hepimizin ortak görevi; bize sahip olduğumuz makamı veya vazifeyi emanet edenlerin emanetine sahip çıkmaktır. Bugün var olup yarın olmayacağımızın bilincinde olarak hoş bir sada bırakmak için çabalamaktır.

İdris Şekerci
Eğitim Bir Sen İstanbul 6 Nolu Şube Başkanı

İdris ŞEKERCİidrissekerci@kamudanajans.com
Web Banner
Web Banner