Küresel Sumud Filosu, aslında iki önemli ablukayı da aşmış oldu. Yaklaşık 50 ülkeden katılan, farklı dilleri konuşan, farklı ideolojik yapılara sahip, farklı inanç ve meşreplerden yüzlerce insan; küçücük yelkenlileriyle Akdeniz’in hırçın sularını yararak önce İsrail’in “geçilmez” dediği ablukayı delip Gazze karasularına ulaştı, ardından da zihinlerimizdeki iki önemli barikatı yıktı.
Şunu özellikle ifade etmek gerekir ki, zihinlerimizdeki ablukalar, fiziken önümüze konulan bariyerlerden çok daha güçlüdür. Bu bariyerlerden ilki, “İsrail yenilmez” algısıdır. Seneyi devriyesine girdiğimiz şu günlerde, bir avuç direnişçinin kısa sürede İsrail güçlerini nasıl alt ettiğini hep birlikte gördük. Azıcık silah ve teknik destek sağlansa, Gazze direniş güçlerinin neler başarabileceğini kestirmek hiç de zor değildir.
Zihinlerimizdeki ikinci ve en önemli bariyer ise, Gazze’de uygulanan soykırıma ve Filistin topraklarındaki işgale yalnızca aynı inanca mensup insanların karşı çıkacağı yanılgısıdır. Sumud Filosu, oluşturduğu “insanlık ittifakı” ile bu direniş hattını küresel bir vicdan hareketine dönüştürmüştür.
İsveç vatandaşı Greta Thunberg, siyonist İsrail güçlerine öylesine ciddi bir psikolojik darbe vurmuş olmalı ki, kendisine uygulanan fiziksel ve psikolojik işkenceler insanlık dışı boyutlara ulaşmıştır. Türk aktivistlerin ifadeleriyle, “zorla yere çökertilerek İsrail bayrağını öpmeye zorlanacak” kadar ağır muamelelere maruz kalmıştır. Greta’nın şahsında, vicdan sahibi Avrupalı aktivistler aracılığıyla Batı dünyası, İsrail’in gerçek yüzünü görmeye başlamıştır.
Artık vakit, zihinlerimizdeki bariyerleri yıkarak, özelde Gazze’nin ve genelde işgal altındaki tüm Filistin topraklarının özgürlüğü için, siyonist işgal cephesine karşı küresel bir vicdan ve insanlık ittifakı oluşturma vaktidir. Düşmanın ne kadar güçlü olduğu ortadadır. Başta ABD olmak üzere tüm Batılı ülkelerin siyonist işgali desteklediği malumdur. O hâlde yapılması gereken açıktır:
Tüm ayrılıkları, farklılıkları ve politik angajmanları bir kenara bırakarak dünya halklarını harekete geçirecek bir vicdan hareketi oluşturmalıyız. Bunun için işe kendi evimizden başlamalıyız. Ülkemizin dört bir yanına ulaşan, karadan denize uzanan yerli bir Sumud anlayışı inşa etmeliyiz. Gazze için bir araya gelen insanların her konuda bizimle aynı düşünmek zorunda olmadığını bilmeliyiz. “Hamas’ı değil, Gazze ve Filistin halkını desteklemek için geldim.” diyerek bizimle aynı yolda yürüyen sanatçılar da bu mücadelenin değerli bir parçasıdır.
Filistin halkını desteklemek için işgalin karşısında duran ve İsrail buldozerleri tarafından ezilerek hayatını kaybeden Rachel Corrie’den, küçücük bedeniyle işgale karşı masum çocukların yanında duran Greta Thunberg’e kadar tüm vicdan sahibi insanların bize artık bir şeyler öğretmesi gerekmektedir. Batı Şeria’da siyonist kurşunla katledilen Ayşenur Ezgi Eygi’den Mavi Marmara şehitlerine kadar her bir fedakârlık, bizim için aynı değerde ve anlamdadır.
Vakit; safları birleştirerek dünyayı esaret altına alan siyonist işgali sona erdirecek bir müdafaa hattı kurma vaktidir. Bu müdafaa hattının bugünkü adı Gazze’dir. Bu yüzden diyoruz ki:
Hepimiz Rachel’iz, Greta’yız, Ayşenur Ezgi’yiz, Mavi Marmara şehidiyiz!