Eğitim-Bir-Sen’den Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından uygulanan PISA 2018 sonuçlarına ilişkin yapılan açıklamada, Türkiye’nin, PISA 2003’e göre PISA 2006, 2009 ve 2012’de okuma, matematik ve fen alanlarındaki ortalama puanlarını artırdığı, 2015’te ise okuma ve matematik alanlarındaki puanının 2003 yılının da altına indiği, fen puan ortalamasının ise 2003 ve 2006’daki ortalamalara yakın olduğu belirtildi.
PISA 2018’de ise PISA 2015’e göre ortalama puanlarını okuma alanında 38, matematikte 34 ve fende ise 43 puan artırdığı ayrıca matematik ve fen alanlarında en yüksek puanın 2018’de alındığı belirtilen açıklamada, bu olumlu gelişmelere rağmen, Türkiye’nin puanlarının, OECD ülkeleri ortalamasından okumada 21, matematikte 35, fende ise 21 puan düşük olduğuna dikkati çekildi.
Açıklamada, Türkiye’nin, 37 OECD ülkesi arasında okuma puanın bakımından 31, matematik puanı açısından 33 ve fen puanında ise 30’inci sırada yer aldığına değinildi.
Bu verilerin, Türkiye’nin sıralamada az da olsa bir ilerleme kaydettiğini gösterdiğine işaret edilen açıklamada, şu değerlendirmelere yer verildi:
“PISA 2018’de okuma, matematik ve fen bilimleri alanlarında Türkiye’nin PISA 2015’e göre puanlarını yükselttiği ve sıralamada ilerlediği görülmektedir. Ortaya çıkan üç basamak ilerleme, alınan kısmi mesafe, 2015-2018 yılları arasında atılan doğru adımların ortaya çıkardığı bir sonuçtur. Bu ilerleme, bakanlık açısından ‘daha fazla gayrete gerek var’ şeklinde değerlendirilmelidir. Bu kısmi ilerlemenin ortaya çıkmasında eğitim yöneticileri ve eğitim çalışanlarının payı da unutulmamalıdır. Türkiye’nin PISA 2012 bandına yeniden yükselmesi sevindiricidir. Ancak halen üç alanda da Türkiye’nin ortalama puanlarının OECD ülkeleri ortalamalarından önemli ölçüde geride olduğu unutulmamalıdır. Daha önceki PISA uygulamalarında olduğu gibi PISA 2018’de de Türkiye’de okul türleri ve bölgeler arasındaki başarı farkları maalesef devam etmektedir.”
PISA 2015’teki büyük düşüşün sebepleri üzerine Milli Eğitim Bakanlığınca, “örneklem hatası” gibi savunmacı açıklamalar dışında hala herhangi kapsamlı değerlendirmede bulunulmadığına işaret edilen açıklamada, PISA gibi uluslararası değerlendirmelerin, bir ülkedeki mevcut durumu tespit amacının ötesinde başarı ya da başarısızlıkların faktörlerini ortaya koyma iddiasıyla yapıldığının altı çizildi.
– “2012’den sonraki ortaöğretim politikalarının masaya yatırılması zorunludur”
Bu kapsamda, hangi faktörlerin Türkiye’nin 2015 puanlarını düşürdüğü, hangi faktörlerin 2018 puanlarını artırdığı yönünde çalışma yapılması gerektiğinin vurgulandığı açıklamada, şunlar kaydedildi:
“Burada 2003-2012 arasında Türkiye’nin puanlarını genel olarak sürekli artırdığı, 2015’te ise ani bir düşüş yaşadığı gözden uzak tutulmamalıdır. Bu kapsamda, PISA’nın 15 yaş grubu öğrencileri ölçtüğü ve 15 yaş grubunun neredeyse tamamının liselerde öğrenci olduğu dikkate alındığında, 2012’den sonraki ortaöğretim politikalarının masaya yatırılması zorunludur. OECD raporu, Türkiye’de ortaöğretimde okullar arasındaki farkın görece yüksek, okul içindeki farkların ise düşük olduğunu göstermektedir. Milli Eğitim Bakanlığı’nın hazırladığı PISA 2018 Türkiye Ön Raporu incelendiğinde, Türkiye’deki liseler arasındaki farkların yüksek olduğunun vurgulandığı görülmektedir. Bu durum da ortaöğretim politikalarının eşitlik ve kalite üzerinden yeniden ele alınmasının gerekliliğini ortaya koymaktadır.”