On Beş Bin öğretmen alımıyla ilgili ilanlar yapıldı, haziran ayında mülakatlar yapıldı, eylül de okullar açıldı ama ne gelen oldu ne de giden. Öyle görünüyor ki 24 Kasımda atamalar yapılacak, ocakta görev başı denilecek ve kaybedilen koca bir yarıyıl olacaktır.
Ülke genelinde adil olmayan bir öğretmen dağılımı vardır bu kabulümüzdür. Kimi ilerimizde norm fazlalığı vardır. İyi de kardeşim İstanbul mu size buraları şişirin dedi. Gelin bir de Arnavutköy, Sultangazi, Esenyurt, Bağcılar daha pek çok ilçeye bakın. Buradaki ücretli öğretmen sayısını alın. Buralarda hangi branşlarda kaç öğretmene ihtiyaç vardır öğrenin.
Bugün artık küçük yaşta daha çabuk öğrenildiği konusunda ortada herhangi bir tartışma yoktur, bilakis fikir birlikteliği vardır. Bu durum geçmişten beri bilinmiş olmalı ki kültürümüzde ağaç yaş iken eğilir sözünü kullanmışız ve kullanmaya devam ediyoruz. Peki biz ne yapıyoruz? Ağacı yaş iken eğmek yerine kart iken eğmeye çalışıyoruz. Sonuç ne mi oluyor. Eğemiyoruz çok zorladığımızda ya kırıyoruz ya da kırılıyoruz. Ve nihayetinde edep ve adaptan uzak bir sürü odunla birlikte yaşamaya mecbur kalıyoruz.
İşin eğitim boyutuna baktığımızda elbette ki rol model tüm öğrenilenlerden çok daha önemli olmaktadır. Toplumun her kesimindeki tutarsızlığın çocuklara yansımaması mümkün değildir. Aksini iddia etmek için eğitim cahili olmak gerekir. Elinde sigara olan biri dilediği kadar sigaranın zararını anlatsın etkili olamaz. Yalan söyleyen birinin çocuklar yalan söylemeyin demesi, hırsızlık yapan birinin hırsızlığı kötülemesi, çıkar uğruna değerleri yok sayan birinin değerleri anlatıp övmesi ve daha yüzlerce tutarsız davranış ister istemez çocuklarımızı olumsuz etkilemekte ve onlar da topluma benzemektedirler.
Peki her şeye rağmen eğitim neyi nasıl düzeltebilir. Öncelikle ana okulundan başlayarak ilkokulu bitirinceye kadar çocuğun öğretmene hayranlığı oldukça değerlidir. Onun gözünde öğretmen mükemmel yaşayan ve her şeyi bilen bir kahramandır. Öğretmen çocuğu bu anlamda hayal kırıklığına uğratmamalıdır. Fakat işin garip tarafı özellikle Arnavutköy ve Sultangazi gibi ilçelerimizde birçok okulda çocuk okula başlar başlamaz ücretli öğretmenle eğitime başlamak durumunda kalıyor. Ücretli öğretmenin aldığı ücret ise asgari ücretten daha düşüktür. Hal böyle olunca doğaldır ki bu öğretmenlerden bir kısmı daha iyi ücretle iş bulduklarında sınıflarını bırakıp buldukları yeni işlerine başlıyorlar. Öğrenci burada duygusal bir kırılma yaşamanın yanında yeni bir öğretmene alışma sürecinde bocalamaya başlıyor.
İşte yıllardır birçok ilkokulda yaşanan olaylar her yıl birkaç kez tekrarlayarak varlıklarını sürdürüyor. Bu yılki öğretmen atamalarının gecikmesi yine böylesi bir durum yaratmaktadır. Yetkilileri defalarca uyardık. Eğer mutlaka ücretli öğretmen istihdamı gerekliyse bunun yeri ilkokullar ve özel eğitim gören çocukların okulları değildir. Orta okul ve liselerde öğrenim ya da öğretim daha öne çıkarken ilkokullarda esas olan eğitimdir. Sınıf öğretmenliği bu açıdan oldukça önemlidir. Bunun için yeterli sınıf öğretmeni ataması yapmak keyfiyet değil mecburiyettir. Burada ücretli öğretmen sayısının kadrolu öğretmenden daha çok olduğu onlarca okul adı yazabiliriz.
Nitekim Arnavutköy ilçemizde iki farklı okuldan müdür yardımcılarının şu konuşmalarına şahit oldum. Şu okuldan öğrenci alıyoruz bu hem başarı hem de davranış açısında bizi oldukça zorluyor. Aynı semtin okulu hocam neden böyle düşünüyorsunuz dediğimizde elbette çocukların hatası değildir. İyi bir eğitim alamıyorlar çünkü birinci sınıftan itibaren sürekli öğretmen değiştiriyorlar. Bu okulumuzda kadrolu öğretmen yok denecek kadar azdır yanıtını aldım.
Sonuç olarak şunu net bir şekilde bir kez daha ifade edelim ki, özellikle ilk okullarda sınıf öğretmeni çocuğun yetişmesinde oldukça önemlidir. Bu yüzden bu okullara acil bir şekilde sınıf öğretmeni atanmalı ve birkaç kuruş tasarruf ederim diye birkaç nesli heba edilmemelidir. Asıl olan ağaç yaş iken eğilmeli aksi kurudu mu ya kırar ya da kırılırız.