Ülkemizde bazı öğrencilerin karşılaştığı durum, her ne kadar ilginç görünse de aslında oldukça ciddi bir sorunu yansıtmaktadır. Bu durum, ne sorumsuzluktan ne de başarısızlıktan kaynaklanıyor; söz konusu öğrenciler, göçer ailelerin çocuklarıdır.

Göçer olarak tanımlanan aileler, kışın, yazın ve diğer mevsimlerde farklı bölgelerde çalışarak geçimlerini sağlamaktadırlar. Bu aileler, genellikle her üç ayda bir yer değiştirerek, bulundukları bölgedeki iş imkanlarına göre hareket etmektedirler. Ancak bu durum, çocukların eğitim hayatını olumsuz etkilemektedir.

Göçer ailelerin çocukları, eğitim sürecinden mahrum kalmaktadır. Bu öğrencilerin, nakil talep ederek başka okullara geçme imkânları bulunsa da, ailelerinin çalışma alanlarının okul bölgelerinden ve yerleşim alanlarından uzak olması nedeniyle, çocuklar belirli dönemlerde okula gidememektedirler. Bu durum, öğrencilerin sınıf tekrarı yapmalarına ve karne alma süreçlerini takip edememelerine yol açmaktadır.

Devamsızlık sınırını aşan bu öğrenciler, her yıl sınıfta kalma riskiyle karşı karşıya kalmaktadırlar. İlköğretimlerini 14 yaşına kadar tamamlayamadıkları için zorunlu eğitim çağının dışına çıkmakta ve çoğu zaman açık ortaokula kaydedilmektedirler. Ancak, bu süreç sonrasında eğitimlerine devam etmeyen çocuklar, eğitimsiz bir şekilde hayatlarına devam etmek zorunda kalmaktadırlar.

Sonuç olarak, göçer ailelerin çocuklarının eğitim haklarının korunması ve bu öğrencilerin eğitim süreçlerinin desteklenmesi, toplumumuz için önemli bir mesele haline gelmiştir. Bu sorunun çözülmesi, sadece bireylerin geleceği için değil, aynı zamanda ülkemizin eğitim kalitesi için de hayati öneme sahiptir.