Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Onur Karaman, 24 Mart Dünya Tüberküloz Günü nedeniyle açıklamalarda bulundu. Tüberkülozun 1950’li yıllardan itibaren tedavi edilebilen, tanısı kolay ve ucuz bir hastalık olduğunu anlatan Uzm. Dr. Karaman, “Önemli olan tanıyı koymak ve bulaş oranını azaltmaktır. Ağızdan ilaç tedavisi vardır. Balgamda mikrop görüldükten sonra tedaviye başlanır. Ülkemizde tedavisi verem savaş dispanserlerinde ücretsiz olarak yapılır. Tedavide zorluk yaşayan hastalar ya da dirençli tüberküloz hastaları yatarak tedavi edilmektedir” dedi.
Uzm. Dr. Karaman, tüberkülozun tarihi 4 bin yıl öncesine dayanan, pek çok salgınlara yol açan bir hastalık olmasına karşın baş edilebilir olduğunu ifade etti. Dünya Sağlık Örgütü’nün ‘Evet tüberkülozu bitirebiliriz’ sloganını hatırlatan Uzm. Dr. Karaman, hastalığın üzerine daha ciddiyetle gidilmesi gerektiğini belirtip “Hastanın ilacını aksatmadan içmesi, hasta yakınlarının da dispanser tarafından verilen koruyucu ilaçları düzenli olarak alması gerekir. Hastaların başkalarına bulaştırmamak için gerekirse toplu yerlerde gezmemesi, maske kullanımına dikkat etmesi gerekir. Kurallara dikkat edilmediği için hastalıkla baş edilememiş gibi duruyor. Bilinen gerçekleri pratiğe dökmek gerekiyor. Akciğere zarar veren, sigara gibi maddelerden uzak durmak, maske kullanımını artırmak ve teşhis konulduktan sonra kontrolleri aksatmamak önemlidir” diye konuştu.
‘HASTA İLAÇLARI BİRİKTİRİP İÇMİYOR’
Tüberkülozun uzun bir tedavi süreci olduğunu anlatan Uzm. Dr. Karaman, en temel sorununun da hastaların tedaviyi yarım bırakması olduğunu vurguladı. Uzm. Dr. Karaman, şunları söyledi:
“Standart tedavi 6 ay sürüyor. Dirençli tüberküloz olursa, tedavi süresi 18 aydan mikrop çeşidine göre 20 aya kadar uzayabiliyor. Hasta birkaç hafta antibiyotiği rahat kullanabiliyor ama 6 ay ya da 18 ay kullanmak istemiyor. En temel sorun tanı konuyor, tedavi başlıyor ama hasta bazen ilaçları evde biriktirip içmiyor. Hasta çok ağır olarak geliyor, ilk bir ayın ardından kendini iyi hissetmeye başlıyor. Israrlarımıza rağmen iyileştiğini düşünüp ilaçları bırakıyor. Hem kendini hem başkalarını hasta ediyor. Böylece hastalık yayılıyor. Çaresiz bir dert değil, yeter ki, herkes gerekli önemi göstersin.”
Dünyanın tüberküloz yükünü Hindistan, Çin gibi ülkelerin çektiğini kaydeden Uzm. Dr. Karaman, “Türkiye’de baş edilebilse de sırf bizim mücadelemiz de yetmiyor. Global bir mücadele gerekiyor. 100 yıllık bir aşısı var. Ama Covid-19 sürecinde en az 12 tane aşı, 2 yılda bulundu. Tüberküloza az gelişmiş ülke hastalığı gibi bakılıyor. Covid-19 tüm dünyayı etkiledi. Herkes güçlü mücadele etti. Aynı hızla gidilse tüberküloz da hızla bitirilir” ifadelerini kullandı.
‘TÜRKİYE’DE YILDA 15 BİN KİŞİ TÜBERKÜLOZ TANISI ALIYOR’
İzmir Dr. Suat Seren Göğüs Hastalıkları Hastanesi Tüberküloz Servis Sorumlusu ve Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Sinem Ermin ise tüberkülozun solunum yolu ile geçen bulaşıcı bir hastalık olduğunu belirtip en çok akciğerlerde görüldüğünü ancak solunum yoluyla alındıktan sonra diğer organlarda da ortaya çıkabileceğini kaydetti. Bulaşıcı bir enfeksiyon hastalığını yenmede iyi beslenme ve sosyoekonomik düzeyin yükseltilmesi gibi faktörlerin önemli olduğunu dile getiren Doç. Dr. Ermin, bazı ülkelerde bu hastalığın daha fazla görüldüğünü ve bulaş oranlarının da daha fazla olduğunu hatırlattı. Temaslı takiplerin iyi yapılması ve toplumu korumak için hastalığa yakalandıktan sonra izolasyonun artırılması gerektiğini söyleyen Doç. Dr. Ermin, “Hastalığın tedavisi evde devam eder. Ama diğer ev sakinlerini koruması için, en az bir ay bulaşıcılık azalana kadar mutlaka hastanın kendisini izole etmesi gerekir. Türkiye’de yılda 15 bin kişi tüberküloz tanısı alıyor. Hastanemizde de çok fazla tanı alan kişi var. Ege Bölgesi’nin tamamından dirençli tüberküloz hastalarına tedavi hizmeti veriyoruz. Yatak kapasitemiz yeterli olduğu için hiçbir hastayı geri çevirmiyoruz” diye konuştu.