24 Kasım Öğretmenler Günü kapsamında, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Ankara’daki Bahçelievler Deneme Anadolu Lisesi’nden CNN Türk’e bağlanarak öğretmenlerle bir araya geldi. Bakan Tekin, yayında öğretmenlerin gününü kutladı ve eğitim alanında yapılan çalışmalar hakkında bilgiler verdi.
Bakan Tekin özel mesajlar verdi…
“Ebediyete intikal eden tüm öğretmenlerimizi sevgi, saygı ve minnetle anıyoruz” diyen Tekin’in açıklamaları şöyle;
“Önce şunu söyleyeyim: Ben de bütün 1.200.000’in üzerindeki öğretmen arkadaşlarımızın hepsinin Öğretmenler Günü’nü kutluyorum. Sadece öğretmenler değil, bir ebeveyn olarak hepimiz aynı zamanda çocuklarımız için birer öğretmeniz. Dolayısıyla hepimizin günü kutlu olsun.
Bir kısım arkadaşlarımız bizatihi hem öğretmenlik yapıyor, resmen ve fiilen; bir kısım arkadaşlarımız ise sadece fiilen öğretmenlik yapıyoruz. Resmi işlerini bizler yapıyoruz. Dolayısıyla aslında toplumun tamamının eğitici rolü olduğunu düşünürsek, bugün bütün 86 milyon insanı kapsayan bir gün; bütün öğretmen arkadaşlarımızın Öğretmenler Günü’nü kutluyorum. İnşallah hep birlikte çok daha güzel günlerde, çok daha güzel ortamlarda Öğretmenler Günü etkinliklerini gerçekleştiririz. Arkadaşlarımızı gördünüz. Biz her yıl 81 ilden fark yaratan öğretmen arkadaşlarımızı buraya davet ediyoruz. Dolu dolu birkaç gün de olsa birlikte vakit geçirmeye çalışıyoruz.
Öğretmen arkadaşlarımızın hem o fark yaratan projelerini diğer öğretmen arkadaşlarımıza paylaşmalarını, kayıt altına alınmasını ve EBA üzerinden Türkiye’deki diğer öğretmenlerin bu projeler hakkında bilgi sahibi olmalarını sağlamaya çalışıyoruz. “İyiliği yaygınlaştırmak” ya da iyi uygulamaları yaygınlaştırmak için çaba sarf ediyoruz. Öğretmenler Günü de bizim için bu anlamda bir fırsat. Arkadaşlarımız yarın itibariyle memleketlerine gidecek, ama önümüzdeki yılın Öğretmenler Günü etkinlikleri, seçme süreçleri ve hazırlık süreçlerine tekrar başlayacağız. Yeni projeler yolda.
Benim arzum ve isteğim şu: Herkes üstüne düşen, sorumlu olduğu toplumsal rolü sağlıklı ve başarılı bir şekilde yürütürse, öğretmen arkadaşlarımız da bunu başarıyla yerine getirebilir. Beraber yürütelim bu işleri. Destek olsunlar öğretmenlerimize. Yani anne-babalık görevlerini yapsınlar; öğretmen arkadaşlarımız da öğretmenlik görevlerini yerine getirecekler.
Türkiye’de öğretmen adayı arkadaşlarımız öğretmenlik mesleğine başladıktan itibaren 15. yıldan sonra maksimum verimle çalışmaya başlıyor. Uluslararası ortalamalarda ise birkaç yıl içerisinde maksimum verim elde ediliyor. Demek ki bu yetiştirme süreciyle ilgili bir problem var.
Ayrıca üniversitelerde akademik özellikler de mevcut. Lisans programlarına biz müdahale etmiyoruz. Tıpkı hukuk fakültesindeki gibi; Adalet Bakanlığı, hukuk fakültesindeki eğitim-öğretim sürecine müdahale etmez. Orası akademik ve bilimsel bir eğitim verir. Adalet Bakanlığı veya İçişleri Bakanlığı da kendi ihtiyaç duyduğu personeli, kendi formatına göre yetiştirir.
Her yıl Kasım ayında, yaklaşık olarak branş bazlı ülke genelinde “norm ihtiyacı” diye tanımladığımız bir tablo oluşturuyoruz. Yani Milli Eğitim Bakanlığı bünyesindeki eğitim kurumlarında okutulacak ders saati üzerinden ihtiyacı hesaplıyoruz. Her yıl Kasım ayı sonu itibariyle bu tablo güncelleniyor.
Örneğin Türk Dili ve Edebiyatı dersinden Türkiye genelinde kaç saat ders varsa, buna göre ihtiyaç belirleniyor. Bu hesapla öğretmen ihtiyacımız planlanıyor. Hoca hanımın branşı Türk Dili ve Edebiyatı ise, kaç öğretmene ihtiyaç var, ders saatleri karşılığında hesaplanıyor ve teknik olarak bir program veya yazılım ile bu belirleniyor. Seneye atanacak öğretmen sayısı belli.
“ARALIK AYININ İLK 15 GÜNÜ İÇİNDE BRANŞ-SAYI AÇIKLANIR”
İpucu şöyle: Bugün 15.000 öğretmen atamasını yaptık. Bu arkadaşlarımızın ataması yapılır yapılmaz norm hesabı yeniden güncellenecek. Ardından Aralık ayının ilk haftası veya ilk 15 gün içerisinde, hangi branştan ne kadar öğretmene ihtiyaç duyduğumuzu açıklayacağız.
Yapılacak yeni atamalarla ilgili hangi branşlardan ne kadar öğretmene ihtiyaç olduğu, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından açıklanacak.
Benim için hiçbir branş diğer bir branştan daha önemli ya da daha az önemli değil. Şimdi bazı arkadaşlar, kendi atanacakları branşlar üzerinden hareketle kendi branşlarının ne kadar önemli olduğunu düşünüyor; ama benim açımdan baktığımızda bütün branşlar eşit. Bütün öğretmen adayı arkadaşlar benim kardeşimdir; hepsi, adaletle davranılması gereken birer kardeştir. Ben mevzuya böyle yaklaşıyorum. Dolayısıyla arkadaşlar hiç tedirgin olmasınlar, endişe etmesinler. Biz kendi ihtiyaçlarımız doğrultusunda bu branşları açıklayacağız. Ondan sonra da akademi giriş sınavındaki başarı kriterlerine göre öğretmen adayı arkadaşlarımızı Milli Eğitim Akademisi’nde eğitime almış olacağız. Kontenjan da o zaman açıklanacak.
MUHALEFETİN “100 BİN ÖĞRETMEN ATANSIN” TEKLİFİ
Muhalefetin sadece Milli Eğitim Bakanlığı bütçesi görüşülürken kendi seçmenlerine popülist mesaj verme isteğini ve arzusunu saygıyla karşılıyorum. Ama ya matematik bilmiyorlar, ya da orada konuştukları şeyi sadece kendi seçmenlerine mesaj olsun diye söylüyorlar. Çünkü o gün ben orada muhalefetin önergelerini topladım; bizim bütçemizin iki katı büyüklüğünde bir bütçe daha ortaya çıkıyor. Şimdi bunu söylemek sorumsuzluk olur; doğru değil. Öğretmen adayı arkadaşlarımızın da beklentilerini manipüle etmeleri doğru değil.
Biz bakanlık olarak öğretmen ihtiyaçlarımızı, Türkiye’nin sosyal devlet anlayışı çerçevesinde, anayasamızın tanımladığı hukuki sınırlar içerisinde adaletli bir biçimde gidermeyi düşünüyoruz. Diğer taraftan Hazine ve Maliye Bakanlığımız, Cumhurbaşkanlığı Strateji Başkanlığımız ile birlikte ülkenin ekonomik kısıtlarını da göz önünde bulundurarak değerlendirme yapacak. 2026 bütçesi Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne kabul edildikten sonra, ilgili bakanlıklarla oturup öğretmen ihtiyacımızı ve atama yapılabilecek sayıyı konuşacağız; akabinde bir sonraki yılın öğretmen atama takvimini ve sayılarını ortaya koymuş olacağız.
Bütçe geçtikten sonra gerçekçi bir açıklama yapacağız. Kesinlikle bu işi siyasi bir polemik konusu, malzeme konusu yapmadan, ülkemizin realitesi ve bakanlığın ihtiyaçları doğrultusunda hesaplamaları yapacağız.
“40–50 BİN ÖĞRETMEN ATAMASI BEKLEMEK MANTIKLI DEĞİL”
Bütçe kanunu geçtikten sonra zaten belli olur. Benim tahminim Ocak-Şubat ayları civarında. Her yıl öyle olur; Şubat ayında Hazine ve Maliye Bakanlığı ile oturulur ve bir sonraki yıl için hangi bakanlığın ne kadar personel istihdam edeceği belirlenir.
Biz Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı okullarda şunu da görmeliyiz: 2002’den itibaren, yaklaşık olarak sistemde çalışan öğretmenlerin %82’si, yani 828–830 bin civarında öğretmen ataması yaptık. Bir taraftan yoğun öğretmen ataması yaparken, diğer taraftan çağ nüfusu düşerken, eskiden olduğu gibi her yıl 40–50 bin öğretmen mezun etmek ne kadar mantıklı? O kadar öğretmen ataması beklemek de mantıklı değil.
“ÜCRETLİ ÖĞRETMEN DİYE BİR STATÜ YOK”
Herhangi bir öğretmenimizin ya da herhangi bir dersin haftalık okutulma saatiyle ilgili bir sorun varsa, o ilde, o ilçede, o bölgede bu konuda yetkin bir kişinin ek ders ücreti karşılığında derse devam etmesi sağlanabilir. Ben hep şu örneği veriyorum: Mesela bir müzik dersine ildeki bağlama konusunda uzman bir sanatçının girmesi gibi. Dolayısıyla bu bir maaş değil; aylık çalışılan bir konu da değil. Bizim ihtiyaç duyduğumuz 15 saatlik derse girecek bir arkadaşımızdır. Yani ücretli öğretmen kavramı değil; ek ders ücreti karşılığında derse giren arkadaşlarımız bizim üzerimizden yük alıyorlar ve kendilerine teşekkür ediyoruz. Ancak bu, devlet memurları kanununda bir statü değil. Dolayısıyla aylık ya da maaş üzerinden hesaplamak hukuki prensiplerle çelişir.
Hazine ve Maliye Bakanımızla da konuşuyoruz; ek ders ücretlerinin belirli, mutat aralıklarla artırılması gündemde. Bunu önümüzdeki yıl için, yıl bitmeden Hazine Bakanımızdan talep edebiliriz. Çok az kaldı; bunu da buradan duymuş olalım.
KARİYER BASAMAKLARI SADECE KIDEME DAYALI MI OLACAK?
Mevcut öğretmenlik mesleği kanunu, 2022 yılında çıkarılmıştı ancak Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen bir yasal düzenlemenin revizesiydi. Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından sonra iptal gerekçelerini gidererek, biraz da Milli Eğitim Akademisi gibi yeni hükümleri ekleyerek genişlettiğimiz bir kanun hazırladık. Bu konu çok gündemde. Önce şunu söyleyeyim: Bu konularla ilgili olarak, önceki kanunun iptal gerekçesiyle yeni kanun hazırlanırken anayasa okçusu arkadaşlarımız, idare okçusu arkadaşlarımız ve Bakanlıktaki hukuki konularla ilgili genel müdürlüğümüzle oturup yeni kanunu hazırladık; anayasa aykırılıkları konusunda gerekli değerlendirmeleri yaptık. Bu konuda görüş alışverişlerinde bulunduk ve görüşler doğrultusunda revize ettik.
Artık tartışma yok. Mevzu Anayasa Mahkemesi’nde olduğu için, Cumhuriyet Halk Partisi cenahı özellikle “Anayasaya aykırı” diyor; biz de hazırlıklarımızı zaten buna göre yapmıştık. Düzenlediğimiz tek husus kariyer basamakları değil; öğretmenlikle ilgili farklı yasalardaki düzenlemelerin tümünü tek bir kanun içerisine koyduk. Dolayısıyla şu anda öğretmenlik mesleği hakkında öğretmenliğe özel bir yasal düzenleme var. Bu kanun, öğretmenlerin maddi ve sosyal haklarını, sorumluluklarını tek bir çerçevede düzenliyor.
Ayrıca, kanunda ilave bir hükümle, öğretmenlere veya eğitim çalışanlarına yönelik şiddet durumlarında, şiddeti uygulayan kişilerin cezalarının ertelenmeyeceği ve %50 artırımlı olarak cezalandırılacağı açıkça yer alıyor. Kariyer basamaklarına gelince, önceki kanunda zaten 10 ve 20 yıllık periyotlarla düzenlenmişti; biz bu düzenlemeyi koruduk. Şu anda da kıdeme bağlı olarak, uzman ve başöğretmen unvanlarını öğretmenler almış oluyor.”
LİSE ÖĞRENİM SÜRESİ KISALACAK MI?
Lise eğitiminin kısaltılması konusunda Cumhurbaşkanlığı Eğitim Politikaları Kurulu’nun olumsuz görüş verdiği ve rafa kaldırıldığı iddialarına cevap veren Bakan Tekin, şöyle devam etti;
Bu konuları kim, nasıl ve nereden uyduruyor, ben anlamış değilim. Cumhurbaşkanlığı Politika Kurulu, bizim kabinede sunum yapmamızdan sonraki günlerde Cumhurbaşkanımızla randevular ve sunumlar gerçekleştirdi. Dolayısıyla “istediği için rafa kaldırıldı” ifadesi çok anlamsızdır. Böyle bir şey yok. Biz Cumhurbaşkanlığı Eğitim Öğretim Politikaları Kurulu ile zaten koordineli çalışıyoruz. Sadece onlarla değil, aynı zamanda YÖK ile de çok koordineli bir biçimde ilerliyoruz.
Biz bununla ilgili olarak daha önce de açıklama yapmıştık. Kamuoyundaki tartışmaları izliyor ve değerlendiriyoruz. Sadece Türkiye’de değil, uluslararası ortamlarda da bu konuda yapılan tartışmaları takip ediyoruz. Dünyada her gittiğimiz ülkede, çocuklarımızın ve gençlerimizin zorunlu eğitimi tamamlama yaşıyla ilgili tartışmalar var; “çok geç başlıyorlar” yönünde görüşler bulunuyor. Türkiye’de de tartışma açtığımız konu bu: Örneğin İngiltere veya Amerika’da bir genç 15–16 yaşında üniversite ya da yükseköğretime başlarken, bizde ortalama 18 yıl 9 ay, yani neredeyse 19 yaşında buna başlamak mümkün hâle geliyor. Tartışılması gereken asıl konu budur.
Bu tartışmayı biz de yürütüyoruz ve Cumhurbaşkanımıza arz ettik. Kendisi, bu konudaki tartışmaları izlememizi ve bilimsel çalışmaların devamını sağlamamızı istedi. Evet, önümüzdeki yıl “böyle yapacağız” diye bir çalışma yok. Ancak bu tartışmaları takip etmek durumundayız; dünyadaki eğitim-öğretim süreçleriyle paralel olarak, onları adapte bir biçimde yürütebilmek açısından.
ÖZEL OKUL ÜCRETLERİ
Burada sorunu iki farklı kategoride incelememiz gerekir. Öncelikle, özel okullar mevcut fiyatlarını artırırken hangi kritere göre zam yapacak? Yani fahiş zam uygulamasıyla ilgili tartışmayı ayrı değerlendirmek gerekir. İkinci olarak, şunu da tartışmalıyız: Okul çağına gelen, ilkokul çağına gelen tüm çocukların kaydı, velilerin herhangi bir başvurusuna gerek kalmadan, otomatik olarak bulunduğu bölgenin okuluna yapılmaktadır. Ortaokullar için de durum aynıdır. Ortaöğretim kurumlarında iki tür kayıt vardır: LGS sonuçlarına göre puanla öğrenci alan okullar ve puansız, “mahallinden yerleştirme” ile öğrenci alan okullar.
Burada bir sorunumuz yok. Bir veli çocuğunu özel okula gönderiyorsa, bu okul bulamamaktan dolayı değil; çocuğunun otomatik olarak kaydedildiği okuldan veya diğer sebeplerden dolayı çocuğunu farklı bir okula göndermeyi tercih etmektedir. Bu tamamen velinin tercihidir.
Kendisinin arzu ettiği bir şeydir. Ancak bunu şöyle sunmak doğru değil: “Bizim çocuğumuz sanki devlet okula kaydetmiyor, kaydedecek okul bulamıyoruz, o yüzden özel okula göndermek zorundayız” diye bir seçenek söz konusu değildir. Biz bütün çocukları, ayırt etmeksizin, adreslerine göre en uygun okula otomatik olarak kayıt ediyoruz.
Şimdi, okula veya özel okula çocuğunu göndermek isteyen veli açısından da yaklaşık 12.500 özel okulumuz var. Bu özel okulların her birinin çocuklara sunduğu hizmetler farklıdır. Örnek olarak, bir özel okul yaz aylarında yurt dışında yabancı dil eğitimi verebiliyor; bir başka özel okul ise fiyatlandırmada farklı uygulamalara sahip. Dolayısıyla sunduğu hizmetin bedelini de göz önünde bulundurmak gerekiyor.
Şimdi, özel okullarda çalışan öğretmenlerin ücretleri ile ilgili tartışmalar var. Eğer her okulda aynı ücret verilecekse, bunu ona göre değerlendirmek gerekir. Gerçekten bazı okullar çok yüksek rakamlar talep edebiliyor. Bunun bir normal değeri veya ortalaması olmalı. Şunu da söyleyeyim: 12.500 özel okuldan 82 tanesi, veliden 1 milyon TL’nin üzerinde ücret talep ediyor. Büyük çoğunluğu, yani yaklaşık 5.000 okul, 200.000 TL’nin veya 400.000 TL’nin altında ücret talep ediyor.
Dolayısıyla şunu vurgulamak gerekir: Çocuğunu ısrarla 1 milyon TL’nin üzerinde ücretle kayıt yaptıran veli, özel okulun sunduğu hizmeti satın almak isteyen velidir.
Bu yıl yaptığımız düzenleme şu: Özel okullara, velilerle yaptıkları sözleşme üzerinden önümüzdeki yılın fiyatları tanımlanırken, ne kadar artış yapabilecekleri ile ilgili bir düzenleme getirdik. Bunu okullarla birlikte yaptık; onlara sorarak belirledik. Böylece veliler, önlerini görebilecek ve sürpriz bir zamla karşılaşmayacak. Örnek olarak, yeni düzenlemeye göre; şu anda 200.000 TL olan eğitim ücreti, önümüzdeki yıl 263.000 TL’yi geçemeyecek. 400.000 TL olan ücret ise 526.000 TL’yi aşamayacak. Bu, 2026–2027 eğitim-öğretim yılı için geçerlidir.
İkinci olarak, okullardan öğrenciler için istenen eğitim ücreti dışındaki diğer ücretlerle ilgili de kayıt altına alma zorunluluğu getirdik. Geçmişte ailelere elden veya nakdi yapılan ödemeleri göremiyorduk; bu nedenle verileri kontrol edemiyorduk. Artık sistem üzerinden işlenmiş olması gerekiyor; bu sayede verilerden hareketle, ortaya çıkabilecek ihtilafları çözebiliriz.
Dolayısıyla, çocuklarını özel okula göndermek isteyen velilerden istirhamımız, tüm ödemelerin elektronik bankacılık işlemleri üzerinden ve sözleşme ile yapılmasıdır. Bu sayede aradaki olası ihtilaflar, veri üzerinden çözülebilecektir.