Gazze’de bir çocuk daha açlıktan öldü.
Adı bilinmiyor. Belki de adı hiç konulmadı.
Küçücük bedeni, bir avuç kemik.
Yanında ağlayan annesi, son kez sarılıyor.
Ekmek yok. Su yok. Süt yok.
Ama dünya var. Hala dönüyor.
Ve biz uyuyoruz.
Birleşmiş Milletler diyor ki: “Gazze’de nüfusun %96’sı açlıkla boğuşuyor.”
Yani neredeyse herkes…
Yani bir şehir dolusu insan, sabahları umutla değil, açlıkla uyanıyor.
495 bin kişi ise “felaket düzeyinde” açlık içinde.
Bu şu demek:
O insanlar artık aç değil sadece…
Can çekişiyorlar.
“Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir” diyen bir Peygamber’in ümmeti olarak,
bugün Gazze’ye sadece bakıyoruz.
Ne elimiz uzanıyor, ne sesimiz yeterince yüksek çıkıyor.
Sosyal medyada birkaç paylaşım, birkaç dua, sonra sıradaki gündeme geçiyoruz.
Çocuklar ishalden, yetersiz beslenmeden ölüyor.
Anne sütü kesilmiş çünkü anneler de aç.
Bir fırın daha kapanıyor Gazze’de.
Un yok çünkü.
Birleşmiş Milletler’in 25 fırını artık ekmek pişiremiyor.
Çünkü yardım gelmiyor. Çünkü yardım giremiyor.
İsrail’in kuşatması altında bir şehir değil artık Gazze;
o bir açık mezarlık.
Ama her gün biraz daha derinleşen, biraz daha suskunlaşan…
Ve soruyorum şimdi:
Komşusu açken uyumayan insanlar nerede?
Uyuyorsak bile vicdanımız uyanık mı?
Harekete geçmek, ses olmak, insani yardım talep etmek…
Bunlar için illa kapımızın önünde bir ceset mi görmek gerek?
Bu bir çağrıdır.
Siyasetin ötesinde, dinin, milliyetin, kimliğin çok daha ötesinde…
Bir insanlık çağrısı.
Çünkü bir çocuğun açlıktan ölmesi,
İnsanlığın en büyük ayıpıdır
Bir Kurban, Bir Lokma, Bir Umut
Bu Kurban Bayramı’nda Gazze’ye bir parça umut götürmek senin elinde.
Yetim Vakfı aracılığıyla kurbanını bağışlayarak
açlıkla sınanan çocuklara, annelere, insanlara bir nefes olalım.
Kurbanını paylaş, insanlığı çoğalt..