ÇIKAYIM GİDEYİM URUMELİNE « Kamudan Ajans

SON DAKİKA

ÇIKAYIM GİDEYİM URUMELİNE


Rumeli’nin hasreti, yalnızca bir coğrafyaya duyulan özlem değildir; insanın kendi gölgesine, geçmişin yankılarına, unutulmuş bir masala duyduğu tarifsiz bir susuzluktur. Bu susuzluk, ruhun en derin kuyularına iner; kelimeler orada boğulur, sadece bakışlar anlatır gerçeği.

 

Gün doğumlarının solgunluğu, Rumeli’den esen rüzgârın uğultusunu taşır; o uğultu, tahta kapı aralığından sızan bir ağıt gibi çalar kulağımızda. Dikenli bir yolculuktur bu hasret; her adımda eski bir türkünün nağmesi, her taşta unutulmuş bir dua saklıdır. Sanki her kar tanesi, bir zamanlar orada yağan yağmurun hüznünü yeniden dile getirir.

 

Göç yolları, gökyüzüne uzanan sonsuz bir çizgi gibidir; bitmez tükenmez bir vedanın izidir. Rumeli’ye dair hatıralar, bu çizgide birbirine eklenmiş inci taneleri misalidir: Bir limon kokusu, bir çınar gölgesi, bir ezan sesi… Hepsi birbirinden ayrı ama bir zincirin halkaları gibi kopmaz bağlarla birbirine bağlıdır. O zincir kırılsa bile, halkalardan biri yıpransa bile, yine de kırk kuşak taşınır ağırlığı.

 

Şairin dizelerinde yankılanan o ilk dörtlük, tam da bu duygu yoğunluğunu dile getirir:

 

“Balkanlar’ın şafağından bir haber var:

Rumeli’den mektup var!

Sancağımın gölgesi hâlâ şad ü şen,

Bir yağmur yağsa da ıslanırsa ten…”

 

O mektup, belki asla ulaşmayacak bir yürektendir; ama her sabah okuduğumuz, her akşam düşlerimizde canlanan bir davettir. Hasretin kendisi bir dil gibidir; kelimeler kifayetsiz kalır, sadece iç çekişler, titreyen dudaklar ve nemli gözler konuşur.

 

Üç hilalli yeşil sancak, bu hasretin en kadim simgesidir. Her hilal, bir kaybın, bir umudun, bir emanete bağlılığın işaretidir. Sancak yere düştüğünde bile, toprak onun bekçisi olur; gömülürken bile “buradayım” dercesine göğsünü toprağa yaslar. Ve her can sızlayışında, sancak yeniden dalgalanır—bu kez milyonların kalbinde, zamanın ötesinde.

 

Rumeli’ye duyulan hasret, akşam yıldızlarında yankılanan bir ağıttır. Gökyüzü ne kadar karanlık olursa olsun, o ağıt bir ışık yakar gecenin ortasında. Gözlerimizi kapattığımızda, yitirdiğimiz bir köyün cami minaresi yükselir ufukta; ezan sesi, zamanın içinden süzülerek içimize akar. Bir damla gözyaşı, Rumeli topraklarının bin yıllık hikâyesini taşır bize.

 

Bu hasret, direnciyle de büyür: Ne kadar uzak olursan, o kadar yakınırsın. Ne kadar unutursan, o kadar hatırlarsın. Rumeli, artık haritada silinmiş olsa da, belleğimizdeki tüm renkleriyle varlığını sürdürür. Hüzünle yoğrulmuş bir sevda bu; kaybettiğini korumanın, terk edilen yuvayı yüreğinde yeniden inşa etmenin adıdır.

 

Ve her gece, yıldızların arasından gelen fısıltıda Rumeli’nin bir selamı vardır. O selam, “Unutma” der, “Seni bekliyorum” der. Biz ne zaman kulak versek, içimizde yeniden uyanan bir bahar kokusu yükselir. Çünkü hasret, ancak paylaştıkça çoğalan bir duygudur; ne kadar derine inerse, o kadar çok can bulur.

 

İşte bu yüzden Rumeli’ye olan hasret, bir hikâye değil; yaşayan bir destandır. Her birimiz, o destanın birer kahramanıyız. Ve ne zaman yüreğimiz sıkışsa, üç hilalli yeşil sancakla beraber göğsümüze çarpan o eski daveti duyarız: “Geri dön, ruhun köklerine dön…”

 

Ali Volkan Nizamoğluvolkannizam@hotmail.com
Atama, Bağ-Kur’lu, bağkur, başvuru, borçlanma, ÇALIŞAN, Cumhurbaşkanlığı, dairesi, Danıştay, disiplin cezaları, Döviz, EĞİTİM, emekli, emekli sandığı, emeklilik, enflasyon, Esastan İptal Kararı, flaş, flaşhaber, Güncel, gundem, İçişleri Bakanı, işçi, işveren, izin, kamu, Kamudan, koşullar, KPSS, maaş, MEB, mebhaber, memur, memur haber, memur haberleri, mevzuat, Milli Eğitim Bakanlığı, Milli Savunma, ödeme, Ödemeler, Öğretmen, okul müdürleri, okullar, Otomobil, Ötv, para, para iadesi, politika, prim iadesi, Resmi Gazete, sağlık, Sağlık Bakanlığı, Sayıştay, SGK, son dakika, sorgulama, Sosyal Güvenlik Kurumu, sosyal güvenlik merkezi, ssk, Şube Müdürlüğü, taşeron, Ticaret Bakanlığı, toplu, toplu para, Twitter, yargıtay, yerleştirme sonuçları, yüz yüze eğitim, zam haberleri