TOPLUMSAL BUHRANLARIMIZ 2 « Kamudan Ajans

SON DAKİKA

TOPLUMSAL BUHRANLARIMIZ 2


07/12/2020 tarihli, “Toplumsal Buhranlarımız” başlıklı yazı ile konuya giriş yapmış, Said Halim Paşa’nın, eserlerinde en fazla üzerinde durduğu konulardan batılılaşma, taklitçilik ve batıcı aydınlarımız konularına dair, ilk yazımızda bazı görüşlerine yer vermiştik. Fakat araya başka bir konuyu aldığımız için devam edememiştik. Yazımıza ikinci bölümü ile devam ediyoruz.

Şehit Said Halim Paşa, Sadaret makamından 3 Şubat 1917’de ayrılmasına rağmen 1919 Mart ayında bazı kabine üyeleri ile birlikte Malta’ya sürülmüştür. Tahliye olduktan sonra yerleştiği Roma’da 6 Aralık 1921 Salı günü bir Ermeni komitacının silahlı saldırısına uğrayarak hayatını kaybetmiştir. Na’şı İstanbul’a getirilmiş ve 30 Aralık 1921 günü Yeniköy’deki yalısından alınarak büyük bir törenle Sultan Mahmut Türbesi’nin bahçesine defnedilmiştir.

Eski Osmanlı Sadrazamı ve Mısır Prensi Sait Halim Paşa siyasi kişiliğinin yanı sıra hem bir fikir adamı hem sanatkâr bir centilmen idi. Paşa’nın aynı zamanda müziğe, aileden gelen bir ilgisi vardır. Kendisi ud ve piyano çalardı.

Sait Halim Paşa Türkiye’de modern İslamcı düşüncenin gelişmesine önemli katkıları olmuş bir fikir adamıdır. 1919 yılında yayınlanan Buhranlarımız adlı kitabı yedi eserden oluşmaktadır.(4) Hacmi küçük, anlatısı, derdi büyük bu yedi eserde anlatılan; büyük, bilge devlet adamı Said Halim Paşa’nın, o günlerden bugünlere kadar hala tartışılan bazı kavramlardan neler anladığına ve neler anlamamız gerektiğine dair görüşlerini aktarmaya devam edelim.

Said Halim Paşa; meşrutiyet hakkında, Herkes daha fazla huzur ve selâmete kavuşacağını ummuştu. Aksine olarak herkesin huzursuzluğu arttı ve kendisini eskisinden daha fazla fenalığa uğramış buldu. Çünkü herkes cür’etini arttırmış, başkalarının hakkına hiç çekinmeden tecâvüz etmeye başlamıştı, şeklinde bir değerlendirme yapar. “Mantık veya nazariye bakımından ne kadar mükemmel olurlarsa olsunlar, hayatın gerçeklerine uymayan kanunlar zararlı olmaktan kurtulamazlar. Sûistimâllere sebep olan keyfi ve müstebit idareyi doğuran, hep bu zararlı kanunlardır. Bunlar sonunda halkın da ahlâkını bozarlar” der. (s:20)

O’na göre; “… her türlü beşerî ilerlemenin, insanların çalışma ve zekâsından ve muhitleri ile zamanlarının ihtiyacını hakkıyla anlayıp, ona göre tatbikata olan istidatlarından meydana geldiğinden hiç şüphe yoktur. (s:28) “…bizim, şimdiye kadar, hiçbir ıslâhatın icrâsında mavaffak olamayışımız, daimî olarak, bizce yapılması zararlı olan, yapılmasına imkân olmayan şeyleri yapmak istemiş olmaklığımızdan ileri gelmiştir. İşte asıl ve tek sebep budur. (s:39) Her milletin kendine has fikirleri ve hisleri olmasaydı, içtimaiyat ilmi (sosyoloji), hayvanat ilmi (zooloji) ile garip bir şekilde iç içe bulunurdu. Bunun içindir ki, başka milletlerin tecrübelerinden istifade etmeye kalkışan bir milletin, tâmiri imkânsız birtakım hatalara düşmemesi çok güçtür… Garb’ın düşünce tarzı ve ruh halleri ile Şark’ın düşünce ve ruhu arasındaki ortak noktalar -ekseriya umulanın aksine-pek azdır. Bu yüzden, böyle bir istifadeye kalkışmak çok tehlikeli olur. (s:39)

Gâye birliğini temin edecek olan müşterek ahlâk ve inancı, dini hasletlerin doğurduğunu, bu sebeple dine hürmet ve bağlılık göstererek, hükümlerini yerine getirmenin de en mühim sosyal vazifelerimizden olduğunu bilmeliyiz. (s:95) “…Bizim ideallerimiz ile sosyal ve siyasî kanaatlerimiz, tamamıyla dinimizden doğmuştur. (s:77)

Paşa, Milliyet mücadeleleri, ırk rekabetlerinin gitgide artarak Osmanlılar arasında bir ülkü birliği bırakmadığından yakınır.Dünkü casus ve rüşvetçiler başımıza hürriyetçi, inkılapçı ve vatanperver kesildiler. İşsiz, geveze ve âdi bir avukat, halkın haklarının şiddetli müdâfii oldu. Âciz ve rüşvet yiyici memurlar, ateşli politikacı kesildiler. Bütün memleketin üzerinden sanki bir cinnet rüzgârı esmekteydi,der.(s:13)

…Evvelce “ırk tetkiklerinde” bir konu olan “Türk” kelimesinden, Fransız, İngiliz, Alman kelimeleri kuvvetinde içtimaî ve siyasî bir varlık çıkararak Türk medeniyetini, irfânını ve ruhunu kabul eden her Müslümana“Osmanlı Türküyüm”demek selâhiyetini kazandırmıştır diyerek, çok sonralarıŞair İsmet Özel düşüncesinde gördüğümüz “Kafirle çatışmayı göze alan Müslümana Türk denir” tanımlamasının, bu tanımlamadan biraz daha farklı belki de ilk örneğine Said Halim Paşa da rastlıyoruz.(s:79)

Said Halim Paşa, içtimaî geriliğimizin birtakım inkılapçıların ortaya çıkmasına sebep olduğunu, bunların da, millî kurtuluş ve selâmetimizin teminini Batı ilerlemesinin esas kaynağı sandıkları“maddeciliği ve dinsizliği” milletimize tatbik etmekte aradıklarını, böylece o zamandan beri ıslâhat namına yapılan bütün icraatların, az çok din aleyhdârı bir mahiyet aldığını belirtir.(s: 98-99)

“…Osmanlı cemiyetine tahrip edici son darbeyi vuran bu maddecilik fikri olduğu gibi, gariptir ki, 1300 seneden beri İslâm memleketlerinden ilk olarak bizde, bu fikir zuhur etmiştir. Eğer bazı fikir adamları –vatana en büyük hizmeti ettiklerini sanarak – bu fikri Batı’dan alıp bize getirmemiş olsalardı, kendiliğinden hiçbir vakit ortaya çıkmaz, milletimizce ebediyen meçhul kalırdı. (s:96-97)

Maddeci düşüncenin Batı’daki çıkış sebebi, Hristiyanlık inançları ile yeni ilim ve fen zihniyetinin birbiriyle çatışması ve bunların uyuşmasına çare bulunamayışıdır. Halbuki İslâm inançları için böyle bir imkânsızlık bahis konusu değildir. İlim ve fennin son buluşlarının bize meçhul kalması, millî gelişmemizi durdurmuş ve bizi Batılı milletlere nispetle geri bir duruma indirmiştir… Bu hale âlimlerimiz ve ileri gelenlerimiz sebep olduğuna göre, onların suçlanması lazımdı. Fakat öyle olmadı. Bütün hayatımız ve ahlâkımız, dînimizin eseri olduğu için, bu hale düşmemizin suçlusu olarak da dinimiz gösterildi. (s:97-98)

Ona göre; Halkın arzusu siyâsette eşitlik, fakat sosyal hayatta eşitsizliktir… Çünkü bir toplumu zor duruma düşüren hastalık, ferdler arasındaki eşitsizlikten doğduğu gibi, eşitlikten de gelebilir. Garp memleketlerinin sosyal hastalığı eşitsizlikten, Şark İslâm memleketlerinin cemiyet buhranı ise eşitlik yüzünden ortaya çıkar… (s:99-100)

           Es-selam.

D E V A M       E D E C E K

Ömer Emir DOĞANomer.dogan.58@hotmail.com