Sağlık Bakanlığı’ndan ‘Migren Klinik Protokolü’ « Kamudan Ajans

SON DAKİKA

Sağlık Bakanlığı’ndan ‘Migren Klinik Protokolü’

Sağlık Bakanlığı, Türkiye’de her 5 kadından ve her 10 erkekten birini etkileyen migren konusunda harekete geçti. Türk Nöroloji Derneği – Başağrısı ve Ağrı çalışmaları Derneği ile Migren Klinik Protokolü hazırlanırken, migren tedavi algoritması da çıkarıldı. Protokole göre, başağrısı için hastaneye başvuran kişinin öncelikle migreninin olup olmadığı belirlenecek. Eğer ağrının nedeni migrense migrenin türü ortaya çıkarılacak. Kişiye ağır olmayan ataklar için tetikleyicilerden uzak durması ve yaşam şeklinin değiştirmesi önerilecek. Ağrılar çok şiddetli ise ilaçlı tedavi uygulanacak. Çocuk ve ergenler için de bölüm ayrılan protokolde, “Akupunkturun migrende kullanılması için bilimsel kanıt yok. Hacamat ve sülük tedavisinin ise migren tedavisinde yeri yok” denildi.


Web Banner

Protokolde şu ayrıntılara yer verildi:

HER 5 KADINDAN BİRİNDE MİGREN VAR

“Dünyada her 7 kişiden birini, ülkemizde de her 5 kadından ve her 10 erkekten birini etkileyen, hastaların hekime başvurusunu gerektiren ve iş gücü kaybına yol açan en sık görülen baş ağrısı türü migrendir. Tüm dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 15’i migren hastasıdır. Ülkemizde de çok sayıda ve çoğunluğu da teşhis edilmemiş migren hastası bulunuyor. Migren nüfusumuzun yüzde 15-20’sini etkiliyor. Daha çok kadınlarda ortaya çıkan bu hastalığın sadece bireyi değil, bütün toplumu etkileme potansiyeli vardır. Çünkü hastalık iş gücü kaybına ve tedavi giderleriyle ekonomik kayba neden oluyor.

AYDA 4 GÜNDEN FAZLA AĞRI ÇEKEN VAR

Hastalık ne yazık ki hem sağlık sisteminde, hem de hekimlerin nezdinde gerekli ilgiyi göremiyor. Başağrısı eğitimi için ayrılan sürenin azlığı, özürlülüğün görünür olmaması ve sağlık sigortalarının bakış açısı sonucu tüm dünyada migren hastaları ne yazık ki yeterli ve doğru tedaviye ulaşmakta zorluk çekiyor. Migrenden muzdarip hastaların ancak yüzde 25 kadarı hak ettikleri tedaviye ulaşabililiyor. Migren nörolojik bir bozukluktur. Başağrısı bu tablonun en önemli ve hastayı en çok rahatsız eden kısmıdır. Zonklayıcı, şiddetli, yarım başağrısı şeklindedir. Ağrı sırasında ışık ve sese karşı hassasiyet, rahatsızlık hissi, bulantı, kusma olabiliyor. 4-72 saat kadar sürebilen bu başağrısı ataklarından bir saat öncesinde başlayabilen ve 5 ile 60 dakika sürebilen görsel, işitsel ve sensoriyel auralar olabiliyor. Migren ağrısının başlamadan önceki 24 saat ve sonrasındaki 24 saat boyunca el ve ayaklarda ödem, sinirlilik, konsantrasyon kaybı, kafada dolgunluk-sersemlik hissi, sık idrara çıkma gibi şikayetler olabiliyor. Migren hastalarının yüzde 75’i ayda 4 gün veya daha fazla migren ağrısı çekiyorlar.

MAYALI YİYECEKLERE DİKKAT

Migreni tetikleyen faktörler arasında açlık, yüksek ses, uykusuzluk, yorgunluk, parlak ışık, adet dönemleri, keskin kokular fazla uyumak, başa ani darbe, sigara, alkol, yüksek rakım, bazı ilaçlar (nitrit ve nitrat içeren ilaçlar), çiğ soğan-sarımsak, çay, kahve, kola, hava değişikliği, soğuk yiyecekler, mayalı yiyecekler, kırmızı şarap, fındık, fıstık, eski peynir, süt, salam, sosis, portakal, limon, vanilya bulunuyor. (Ağrılar çok şiddetli değilse öncelikle hastaya tetikleyicilerden uzak durması önerilmeli.) Hastaların yüzde 50-80’i ağrıyı, zonklayıcı olarak tanımlıyor. Özellikle atağın başlarında hasta hareketsizken ağrı sabit ve sıkıştırıcı olarak algılanabiliyor ve ağrı şiddetlendikçe zonklayıcı özelliğini kazanabiliyor. Hastalar aynı atakta birkaç farklı karakterde ağrı tanımlayabiliyorlar. Primer saplanıcı başağrısı kısa saniyelik saplamalar tarzında bir başağrısıdır ve migrenli hastaların yüzde 40’ında atak ve atak aralarında görülebilir. Hastaların yüzde 60’ında ağrı tek taraflı olarak hissedilir. Ağrı atak sırasında veya farklı ataklarda taraf değiştirebilir. Başın herhangi bir bölgesi tutulabilir. Ağrılar yüze de yayılabilir. Hastaların yüzde 75’i migren ataklarına ense ağrısının eşlik ettiğinden şikayetçi olabilirler. Migrende başağrısına eşlik eden birçok bulgu vardır. Bunlardan ışığa ve sese duyarlılık ve bulantı-kusma varlığı tanı kriterlerinin içerisinde yer alır. Bu eşlik eden semptomlar tüm ataklarda tutarlı bir şekilde görülmek zorunda değildir. Fizik aktivite hastaların yüzde 90’ında ağrıyı şiddetlendirir. Birçok hasta uyumakla ağrısının hafiflediğini ya da geçtiğini bildiriyorlar.

KALICI ŞEKİLDE TEDAVİ EDİLMELİ

Atak tedavilerindeki amaç, migren ataklarını etkili, hızlı, tutarlı ve 24 saat içinde tekrarı olmaksızın kalıcı bir şekilde tedavi etmek, ağrıya eşlik eden bulguları azaltmak veya ortadan kaldırmak, atakların oluşturduğu özürlülüğü azaltıp yaşam kalitesini yükseltmek, tedaviye bağlı gelişebilecek yan etkilere en az maruz kalmasını sağlamak olmalıdır. Ağır atak tedavisinde temel hedef, ağrının başlayacağı hissedildiği anda kişiye en uygun ilaçla tedaviye başlamaktır. İlaç tedavisi yanısıra atağın daha kısa ve tolere edilebilir olması için karanlık ve sessiz bir ortamda bulunması ve mümkünse uyuması önerilir. Atak tedavisi ‘Basamaklı’ veya ‘atağa uygun’ olarak uygulanabilir. Akupunkturun migren atak tedavisinde kullanımı için bilimsel yeterli kanıt yoktur. Migren tedavisinde kullanılmak için bakanlık onay aşamasında olan ilaçlar bulunmaktadır. Hacamat ve sülüğün migren tedavisinde yeri yoktur.”

AMAÇ YAN ETKİLERİ OLAN MADDELERİ KULLANMAMAK

Türk Nöroloji Derneği ile Başağrısı ve Ağrı çalışmaları Derneği’nin konuyla ilgili görüşleri ise şöyle:

“Bu protokolün hazırlanmasında birincil amaç, migrende doğru tanı ve tedavi algoritmasının, algoloji, nöroloji asistan ve uzmanlarına, başağrısına ilgi duyan aile hekimleri ve ilgili diğer branş uzmanlarına ulaşmasını sağlamaktır. İkincil amaç yönetici görevinde olan sağlık profesyonellerine migren tedavisinde uygulanacak bilimsel desteği olan ilaçların ve girişimsel yöntemlerin ruhsatlandırma, onaylanma ve geri ödeme aşamalarında yol gösterici bir rehber olmasıdır. Böylece uygun hastalarda sınırlı seçeneklerin artırılması ve hastaların bu tedavi seçeneklerinden de yararlanması mümkün olacaktır. Bir diğer önemli amaç ise bilimsel kanıtı olmayan ve yan etkileri olan çeşitli maddelerin ve uygulamaların kullanılmasının engellenmesidir. Meslektaşlarımıza uyguladıkları her ilaçta hasta değişkenli bireysel değerlendirme yapmaları ve akılcı ilaç uygulamalarını kendilerine temel rehber olarak kabul etmelerini öneriyoruz.”

Web Banner
Web Banner