Oyunlar, videolar, sanal medya. Önceleri sadece eğlence gibiydi, şimdiyse bir bağımlılık halini aldı. Ekranlar aydınlanıyor ancak gelecek kararıyor. Dijital bağımlılık, çağın sessiz salgınına dönüştü. Kimi telefonunu yanından ayıramıyor, kimi tabletini, kimi de bilgisayarını. Teknoloji geliştikçe bir şeyler izleme süresi arttı. Bu da dijital bağımlılığı beraberinde getirdi.
Yapılan araştırmalarda Türkiye’de insanların günlük ortalama 7 saat ekrana baktığı belirlendi.
Ne yazık ki sanal dünyada geçen saatler, gerçek hayattan çalınıyor. Uzmanlara göre, ekran bağımlılığı çocukların ve gençlerin hem duygusal hem de bilişsel gelişimini tehdit ediyor. Dijital bağımlılık çocuklarda dikkat dağınıklığı ve yalnızlık hissini de artıyor.
Psikolog Aysu Çelenoğlu, “Öncelikle birçok yetişkin ve çocuk aslında bağımlılık riskinin altında olduğunun farkında değil. Bütün dijital mecraların kullanım süreleri gittikçe artmış durumda. Şu an sanal medya platformlarında sürekli kaydırmalı içeriklere maruz kalmak aslında bir yerde beynimizin kimyasını değiştirmeye başlıyor” diye konuştu.
Peki dipsiz kötülük kuyusu olan sanal medyada özellikle çok zaman geçiren çocuklar gerçek hayata nasıl adapte olabilir? Sosyolojik olarak dijital bağımlılıkla geleneksel kimliğimiz mi hedef alınıyor?
Aysu Çelenoğlu, “Dijital bağımlılık dediğimiz noktada beynin kimyasal dengesi, ödün merkezindeki dengesi sürekli değişmiş oluyor. Aslında zihnimiz artık her stresli hissettiğinde bir rahatlama ve başa çıkma mekanizması olarak ne yazık ki dijital uyaranlara en başta sanal medya gelmek üzere bunlara yönelmeye başlıyor” ifadelerini kullandı.
Uzmanlar aileleri uyarıyor. Yasaklama değil ancak aralıksız denetim hayati önem taşıyor.