Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, tefecilik suçlamasıyla yargılanan Erdal Sonduk’un bireysel başvurusunda adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verdi. Mahkeme, davada nihai kararı veren heyetin, mahkûmiyet hükmüne esas alınan tanıkları bizzat dinlememiş olmasını temel ihlal gerekçesi olarak gösterdi.
Erdal Sonduk, tefecilik suçlamasıyla yargılandığı davada mahkûm edilmiş ve mahkûmiyet kararına karşı istinaf başvurusunda bulunmuştu. Bölge adliye mahkemesi, istinaf başvurusunu esastan reddederek mahkûmiyet kararını kesinleştirdi. Ancak Sonduk, yargılama sırasında tanıkların nihai kararı veren heyet tarafından dinlenmediğini belirterek hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etti.
‘TANIK İFADELERİ KRİTİK ÖNEME SAHİP’
Anayasa Mahkemesi, adil yargılanma hakkının temel unsurlarından biri olan doğrudan doğruyalık ilkesine dikkat çekti. Bu ilke, hâkimin delillerle doğrudan temasa geçmesini ve özellikle tanıkların ifadelerini dinleyerek gözlemler yapmasını gerektiriyor. Tanık ifadelerindeki tavır ve inanılırlık, maddi gerçeğin ortaya çıkarılması açısından kritik öneme sahip.
Mahkeme, yargılama sırasında heyet kompozisyonunun değişmesinin tek başına bir ihlal oluşturmayacağını vurguladı. Ancak, tanıkların nihai kararı veren heyet tarafından bizzat dinlenmemesi ve bu eksikliğin telafi edici güvencelerle giderilmemesi durumunda, doğrudan doğruyalık ilkesinin zedeleneceği ifade edildi.
‘HAKKANİYETE UYGUN YARGILAMA HAKKI İHLAL EDİLDİ’
Sonduk’un davasında, mahkûmiyet hükmüne esas teşkil eden tanıkların ifadeleri, nihai kararı veren heyet tarafından doğrudan dinlenmedi. Buna rağmen, mahkeme heyeti tanıkların yansız bir şekilde beyanda bulunduğuna ve savunma tanıklarının ifadelerinin hayatın olağan akışına aykırı olduğuna kanaat getirerek mahkûmiyet kararı verdi. Ancak bu kanaatin, tanıkların ifadeleri sırasında yapılan gözlemler yerine yalnızca duruşma tutanaklarına dayandırıldığı ortaya çıktı.
Mahkeme, tutanaklardan edinilen bilgilerle yapılan değerlendirmelerin, doğrudan doğruyalık ilkesinin gerektirdiği izlenimlere ulaşmayı mümkün kılmadığını belirtti. Bu eksikliğin hakkaniyete uygun yargılanma hakkını ihlal ettiği sonucuna vardı.