Danıştay Polis memurunun cezasını iptal etti « Kamudan Ajans

SON DAKİKA

Danıştay Polis memurunun cezasını iptal etti

Danıştay Beşinci Dairesi, evinden silahı çalınan polis memurunu haklı buldu.


Web Banner

Olayda, polis memuru olarak görev yapan davacının, “devlet malı araç, gereç, silah ve mermisini ihmal nedeniyle yitirmek” suçunu işlediğinden bahisle Emniyet Teşkilatı Disiplin Tüzüğünün 7/C-2. maddesi uyarınca “20 ay uzun süreli durdurma cezası” ile cezalandırılmasına ilişkin Polis Disiplin Kurulu kararının iptali için dava açılmıştır.

İlk derece mahkemesi davayı reddetmiştir.

Danıştay ise bu kararı aşağıdaki gerekçe ile bozmuştur:

Polis memuru olan davacının zati demirbaş silahının çalınmasına neden olduğunu iddia ettiği ikametgahındaki hırsızlık olayının gerçekleşip gerçekleşmediği konusunda kesin bir saptama yapılması mümkün değildir.

Hırsızlık olayı üzerindeki şüphenin davacı aleyhine yorumlanmasının ve davacının silahım ihmal nedeniyle yitirdiğine kesin delil olarak kabul edilmesinin mümkün değildir.

Silahın kaybedilmesinde davacıya atfedilebilecek somut bir tedbirsizlik veya kusur bulunduğu ortaya konulmamıştır.

T.C. DANIŞTAY BEŞİNCİ DAİRE

Esas : 2016/18282

Karar : 2019/6102

Tarih : 20.11.2019

Temyiz Eden (Davacı) :

Karşı Taraf (Davalı) : Diyarbakır Valiliği

İstemin Konusu : Diyarbakır 3. İdare Mahkemesinin 02/04/2014 tarih ve E:2013/2475, K:2014/353 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

Yargılama Süreci:

Dava Konusu İstem: Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü, Sosyal Hizmetler Şube Müdürlüğü’nde polis memuru olarak görev yapan davacının, “devlet malı araç, gereç, silah ve mermisini ihmal nedeniyle yitirmek” suçunu işlediğinden bahisle Emniyet Teşkilatı Disiplin Tüzüğünün 7/C-2. maddesi uyarınca “20 ay uzun süreli durdurma cezası” ile cezalandırılmasına ilişkin 02/07/2013 tarih ve 110 sayılı Diyarbakır İl Polis Disiplin Kurulu kararının iptali istenilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti: Diyarbakır 3. İdare Mahkemesinin 02/04/2014 tarih ve E:2013/2475, K:2014/353 sayılı kararında; davacının devlet malı silahının muhafaza edilmesi konusunda dikkat ve özen gösterme yükümlülüğü bulunduğu, soruşturma esnasında, davacının silahının evine giren hırsızlar tarafından çalındığı beyan edilmişse de, olay yeri inceleme ekiplerince yapılan inceleme sonucu, evde delil niteliği taşıyabilecek herhangi bir iz veya bulguya rastlanmadığı, ikamet içerisinde herhangi bir dağınıklık ve karışıklığın olmadığı, kapı ve kilit tertibatında olumsuzluk bulunmadığının belirtildiği, mevzuat uyarınca da silahın çalınmasında ihmalin bulunmasının yeterli görüldüğü dikkate alındığında, silahın kaybedilmesi olayında, davacının kusurunun bulunduğu anlaşıldığından, dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.

Temyiz Edenin İddiaları: Davacı tarafından; dava konusu işlemin hukuka aykırı olduğu, devlet malı silah ve merminin kaybedilmesinin söz konusu olmadığı, Yargıtay kararı gereğince emniyet hizmetleri personeline bedeli mukabilinde satışı yapılan zati demirbaş tabancaların devlet malı sayılmadığı, silahın evde uyuduğu esnada hırsızlık neticesinde çalındığı, olaya ilişkin delil niteliğinde herhangi bir emareye rastlanmadığının tespit edildiği, ancak her zaman olaya ilişkin bir iz bulunmama ihtimalinin de bulunduğu, silahının olmadığını fark etmesi üzerine hemen polisi aradığı ve durumu bildirdiği, silahının kaybolmasında ihmalinin olmadığı ileri sürülmektedir.

Karşı Tarafın Savunması: Davalı idare tarafından, dava konusu işlemin hukuka uygun olduğu belirtilerek davacının temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

Danıştay Tetkik Hakimi Merve Ertürk Kara’nın Düşüncesi:

Temyiz isteminin kabulü ile usul ve yasaya aykırı olan İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Beşinci Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İnceleme ve Gerekçe:

Maddi Olay:

Davacı, Diyarbakır İl Emniyet Müdürlüğü, Sosyal Hizmetler Şube Müdürlüğü’nde polis memuru olarak görev yapmaktadır.

Davacı, 16/08/2012 tarihinde saat 04.30 sıralarında markete gittiği, o esnada silahın yanındaki omuz çantasında olduğu, eve geldikten sonra içinde 700,00 TL para, motosikletine ait anahtarın da bulunduğu, çantasını odasında bulunan komodine koyduğu, uyandığında çantasını koyduğu yerde bulamaması üzerine durumu ev arkadaşlarına sorduğunda bilgi sahibi olmadıklarını öğrendikten sonra, gece sigara almak için markete gittiğini hatırladığı ve buna ilişkin çevrede bulunan bankaya ait güvenlik kamerası kayıtlarını incelediğinde markete giriş ve çıkışta çantasının yanında olduğunu görmesi üzerine evinde hırsızlık olayı meydana geldiğini anladığı iddiasıyla durumu emniyete bildirmiştir.

Olay yeri inceleme raporunda; ikametin giriş kapısı ve kilit düzeninde herhangi bir olumsuzluğun olmadığı, ikamet içerisinde herhangi bir dağınıklığın ve karışıldığın olmadığı, ayrıca ikametin teras kapısı ve balkon kapısının açık olduğu ve yapılan incelemede hırsızlık olayına dair herhangi bir bulguya rastlanılmadığı belirtilmiştir.

Davacının ikametgahında gerçekleşen hırsızlık olayı neticesinde silahını kaybettiğinden bahisle hakkında disiplin soruşturmasına başlanmıştır.

Söz konusu soruşturma sonucunda düzenlenen raporda; davacının hırsızlık olayı sonucunda üzerine zimmetli silahını tüm tedbirleri almasına rağmen kendi kusuru olmaksızın yitirdiği görüşüyle ceza tayinine mahal olmadığı belirtilmiş, ancak Diyarbakır İl Polis Disiplin Kurulu tarafından yapılan değerlendirme sonucunda, davacının kusurlu olduğu ve suçun sübuta erdiği gerekçesiyle Emniyet Teşkilatı Disiplin Tüzüğü’nün 7/C-2. maddesi uyarınca “20 ay uzun süreli durdurma cezası” ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.

Bunun üzerine temyizen incelenen dava açılmıştır.

İlgili Mevzuat:

Emniyet Teşkilatı Disiplin Tüzüğü’nün 7. maddesinin (C) fıkrasının 2. bendine göre “Devlet malı araç, gereç, silah ve mermisini ihmal nedeniyle yitirmek eylemi “20 ay uzun süreli durdurma” cezasını gerektirmektedir.

08/03/2018 tarih ve 30354 sayılı Mükerrer Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren ve emniyet teşkilatı mensuplarına ilişkin disiplin kurallarını yeniden düzenleyen 7068 sayılı Genel Kolluk Disiplin Hükümleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabul Edilmesine Dair Kanun’un 8. maddesinin 5. fıkrasının (b) bendinin 1. alt bendinde “Devlet malı … silah veya mühimmatı ihmal nedeniyle kaybetmek” fiili, 16 ay uzun süreli durdurma cezasını gerektiren haller arasında sayılmıştır.

Diğer yandan, Emniyet Hizmetleri Sınıfı Personeline Görevlerinde Kullanılmak Üzere Bedeli Mukabili Zati Demirbaş Tabanca Satışına Dair Yönetmelik’in “Kısaltma ve Tanımlar” başlıklı 3. maddesinin (f) bendinde, “Zati Demirbaş Tabanca’nın, “Emniyet Teşkilatının kuvvesinde kayıtlı Devlet Malı Silah iken, bu Yönetmelik hükümleri gereği Emniyet Hizmetleri Sınıfı Personeline bedeli mukabili satışı yapılan, personelin memuriyeti süresince Devlet Malı Silah statüsünü muhafaza eden, görevi süresince taşınmak ve kullanılmak zorunluluğu olan üçüncü kişilere satış, devir ve hibesi yapılamayan ancak; personelin emekli olup, memuriyetten ayrıldığında kuvve kaydından çıkarılarak personelin zati malı olacak silahı” ifade ettiği belirtilmiştir.

Hukuki Değerlendirme:

Yukarıda yer verilen Emniyet Hizmetleri Sınıfı Personeline Görevlerinde Kullanılmak Üzere Bedeli Mukabili Zati Demirbaş Tabanca Satışına Dair Yönetmelik, Emniyet Genel Müdürlüğünce temin edilen tabanca ve mermilerin, emniyet hizmetleri sınıfı personeline görevlerinde kullanılmak üzere, bedeli karşılığında zati demirbaş tabanca olarak satılması ve bu tabancaların geri alınması usul ve esaslarını düzenlediğinden dava konusu uyuşmazlığa uygulanması gereken özel mevzuat durumunda olup bu Yönetmelik uyarınca zati demirbaş tabancanın personelin memuriyeti süresince devlet malı silah statüsünü muhafaza ettiği açıktır.

Uyuşmazlıkta, her ne kadar davalı idarece hırsızlık olayının gerçekleşip gerçekleşmediği anlaşılamamakla birlikte davacının mazeretinin ikna edici olmadığı sonucuna varılmış ise de, soruşturma raporu ile dava dosyasındaki bilgi ve belgeler değerlendirildiğinde, davacının ikametgah adresinde hırsızlık olayının yaşanmış olmasının ihtimal dahilinde olduğu ve bu olayın kesin olarak yaşanmadığı sonucuna varılmasının mümkün olmadığı anlaşılmaktadır.

Bu durumda, mevcut deliller dikkate alındığında gerçekleşip gerçekleşmediği hususunda kesin bir saptama yapmanın mümkün olmadığı, hırsızlık olayı üzerindeki şüphenin davacının aleyhine yorumlanması ve bu olayın davacının zati demirbaş silahım ihmal nedeniyle yitirdiğine kesin delil olarak kabul edilmesi mümkün olmadığı gibi, silahın kaybedilmesinde davacıya atfedilebilecek somut bir tedbirsizlik veya kusur bulunduğu da ortaya konulamadığından, davacının üzerine atılı “Devlet malı araç, gereç, silah ve mermisini ihmal nedeniyle yitirmek” fiilinin sübuta ermediği ve bu nedenle dava konusu işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

Bu itibarla, davanın reddi yönündeki İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

Karar Sonucu:

Açıklanan nedenlerle;

1. 2577 sayılı Kanun’un 49. maddesine uygun bulunan davacının temyiz isteminin kabulüne;

2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin temyize konu Diyarbakır 3. İdare Mahkemesinin 02/04/2014 tarih ve E:2013/2475, K:2014/353 sayılı kararının bozulmasına,

3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,

4. 2577 sayılı Kanun’un (geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 20.11.2019 tarihinde esasta oybirliğiyle, gerekçede oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY

Olayda, davacıya isnat edilen ve Emniyet Teşkilatı Disiplin Tüzüğü’nün 7/C-2. maddesinde düzenlenen; “Devlet malı araç, gereç, silah ve mermisini ihmal nedeniyle yitirmek, resmi giysi ve donanımını satmak” fiilinin sübuta erdiği açık olup, dava devam ederken, davacının fiiline uygulanacak disiplin cezasına ilişkin mevzuatta değişiklik olması nedeniyle uyuşmazlığın çözülebilmesi için öncelikle davacının işlediği fiile hangi mevzuat hükmünün uygulanması gerektiğinin belirlenmesi gerekmektedir.

Ceza hukuku kökenli bir ilke olan ancak zaman içinde hukukun tüm dallarında geçerli bir ilke olarak benimsenen lehe olan hükmün uygulanması ilkesi; işlendiği zamanın hukuki normları uyarınca suç sayılan bir fiilin sonradan yürürlüğe giren bir düzenleme ile suç olmaktan çıkarılmış bulunması veya sonradan yürürlüğe giren düzenlemenin, suçun işlendiği zaman mevcut olan düzenlemeye göre suçlunun lehine sonuçlar doğurması durumunda, failin lehine olan sonraki normun daha önce işlenmiş olan fiillere uygulanmasını öngörmektedir.

İdare hukuku alanında, kural olarak idari işlemlerin yargısal denetimi tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan mevzuata göre yapılmaktadır. İdari işlem niteliğindeki disiplin cezasının da tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan mevzuata göre yargısal denetiminin yapılması gerekmekte ise de, lehe olan normun uygulanması ilkesinin disiplin cezaları yönünden de geçerli olduğunun kabulü gerekmektedir.

Dolayısıyla, fiilin işlendiği tarih itibarıyla yürürlükte bulunan mevzuat ile daha sonra yürürlüğe giren mevzuat hükümleri farklı ise, disiplin cezası ile cezalandırılacak olan kişilerin lehine olan mevzuat hükmü dikkate alınmalıdır.

Bu durumda, davacıya isnat edilen fiilin sabit olduğu anlaşılmakta ise de, Emniyet Teşkilatı Disiplin Tüzüğü’nün 7/C-2. maddesinde düzenlenen disiplin cezası, 08/03/2018 tarih ve 30354 sayılı (Mükerrer) Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren ve emniyet teşkilatı mensuplarına ilişkin disiplin kurallarını yeniden düzenleyen 7068 sayılı Genel Kolluk Disiplin Hükümleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin Kabul Edilmesine Dair Kanun’un 8/5-b-l. maddesinde belirtilen disiplin cezası ile karşılaştırıldığında, 7068 sayılı Kanun ile davacı lehine bir düzenleme getirildiği görüldüğünden, İdare Mahkemesince, davacı lehinde olan düzenleme dikkate alınarak uyuşmazlık hakkında yeniden bir karar verilmesi gerektiğinden, davanın reddi yönündeki İdare Mahkemesi kararının bu gerekçeyle bozulması gerektiği görüşüyle çoğunluk kararına gerekçe yönünden katılmıyoruz.

Memurlar.Net - Özel
Web Banner
Web Banner