Dünyaca saygın bilimsel yayın organı Science dergisinde yayımlanan güncel bir çalışma, İstanbul’da beklenen büyük deprem riskinin devam ettiğine ve hatta son sismik hareketlilikle artmış olabileceğine dikkat çekti. Jeolog Prof. Dr. Okan Tüysüz, bilimsel çalışmayı değerlendirirken, İstanbul’un acilen depreme hazırlanması gerektiği uyarısını yineledi.
6.2 BÜYÜKLÜĞÜNDEKİ DEPREM STRESİ ARTIRMIŞ OLABİLİR
Science dergisindeki araştırma, 2011, 2012, 2019 yıllarındaki depremler ile son olarak 23 Nisan’da meydana gelen 6.2 büyüklüğündeki sarsıntıyı birlikte inceledi. Çalışmada, bu sismik hareketliliğin, İstanbul’da 7 ve üzeri büyüklükte bir deprem olasılığını artırabileceği vurgulandı.
NTV canlı yayınında konuyu değerlendiren Prof. Dr. Okan Tüysüz, 6.2 büyüklüğündeki depremin, beklenen büyük Marmara depreminin zamanlamasını öne çekmiş olabileceğini dile getirdi. Tüysüz, bu depremin ardından oluşan artçı sarsıntıların doğu yönünde ilerlemesiyle, Adalar ve Avcılar açıklarında kilitli durumda bulunan fay segmentleri üzerinde ek stres birikimine yol açtığını ifade etti.
‘DEPREM OLMAYACAK’ SÖYLEMLERİ BİLİMSEL DEĞİL
Sosyal medyada zaman zaman dile getirilen “Marmara’da büyük deprem olmayacak” yönündeki iddialara da değinen Prof. Dr. Tüysüz, bu söylemlerin hiçbir bilimsel dayanağının bulunmadığının altını çizdi. Marmara Bölgesi’nde son büyük depremin 1766’da yaşandığını hatırlatan Tüysüz, faylarda yeniden stres birikiminin devam ettiğini söyledi.
ACİL HAZIRLIK ÇAĞRISI: DÖNÜŞÜM VE BİLİNÇLENME ŞART
İstanbul’da büyük bir depreme karşı hazırlıkların derhal hızlandırılması gerektiğinin altını çizen Tüysüz, kentte yaklaşık 1 milyon 200 bin bina bulunduğunu belirtti. Tüysüz’e göre kentsel dönüşüm önemli olsa da tek başına yeterli değil. Toplumun deprem öncesi ve sonrası süreçlere yönelik bilinçlendirilmesi ve düzenli tatbikatların hayata geçirilmesi hayati önem taşıyor.
Prof. Dr. Tüysüz son olarak, Marmara Denizi’ne kıyısı olan yerleşimlerin zemin yapısı zayıf alanlarda, eski dere yataklarında ve kalitesiz yapılaşmanın olduğu bölgelerde daha fazla risk altında olduğunu belirterek, buralardaki zemin etütlerinin ve mühendislik hizmetlerinin titizlikle uygulanması gerektiğini vurguladı.