Bireyler, hayatlarında idol olarak kabul ettikleri kendilerince önemli bazı şahsiyetleri örnek olarak alırlar ve onlar gibi olmaya çalışırlar. Bu tabii psikolojik olayda önemli olan örnek olarak kabul edilen şahsiyetin iyi belirlenmesidir. Aksi takdirde yanlış seçilen örnekler sonucu kişilerin hayatlarında telafisi imkansız zararlar meydana gelebilir. Bir hırsızın, bir kumarbazın ya da alkol ve uyuşturucu müptelasının da örnek aldığı kişiler vardır mutlaka. O örneklerin bu kişileri getirdiği sonuç ortadadır. Öyleyse asıl olan kendisine ve topluma faydalı, erdemli, çalışkan, dürüst vb. etik değerlere sahip kişilerin örnek alınmasıdır.
Peygamberimiz Hz. Muhammet şüphesiz ki örneklerin en güzelidir. Kendi ifadesiyle “güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderilen” bir uyarıcı, güvenilir, merhametli, cesaretli, hakkı gözeten, sabırlı, sözünde duran, hoşgörülü, zamanını iyi değerlendiren, insanlara değer veren, ve danışarak iş yapan kısaca erdem olarak kabul edilen ne varsa hepsini bünyesinde toplayan bir şahsiyettir.. Her Müslüman onun hayatının her anını kendisine örnek alıp öylece yaşamaya çalışmalıdır.
Bir beşer olarak peygamberimize baktığımızda aslında onun bilhassa şahsiyet özellikleri bakımından peygamber Hz. Muhammet’ten farklı olmadığını görürüz. O, peygamber olmadan önce de bütün ahlaki özelliklerle donatılmış, toplumda örnek şahsiyet olarak gösterilen bir kişi idi. Hatta kendisine içinde bulunduğu toplum tarafından “el-Emin” (güvenilir insan) lakabı verilmişti. Toplumda sevilip sayılan, hiç kötü alışkanlıkları bulunmayan, eşlerine bırakınız kaba davranmayı, sert bir söz dahi söylemeyen örnek bir aile reisi, örnek bir baba, namaz kılarken sırtına çıkan torunlarına bile hoşgörülü olabilen örnek bir dede idi. Camiye gelen küçük çocukların gürültüsünden rahatsız olup “öcü” gibi çocuklara bakan hatta hızını alamayıp o çocukları kulaklarından tutup cami dışına çıkartan günümüzdeki bazı kişilerin, peygamberimizin namaz kılarken sırtına çıkan torunlarına hoşgörü ile yaklaştığını hatırlaması gerekir.
Danışarak iş yapar “istişare eden pişman olmaz” derdi. Hz. Ali, kızı Fatıma ile evlenmek istediğini peygamberimize bildirdiğinde o, kızına ve diğer aile fertlerine danışmış ve onların istekleri doğrultusunda karar vermiştir. Bir keresinde savaş için askerlerin konuşlanacağı yer konusunda askeri konuları daha iyi bilen bir sahabenin teklifiyle askerin yerini değiştirmiştir. Yine bir defasında da hurmaları her sene aşılayan ve böylece daha fazla ürün alan çiftçilere” “aşılamasanız olmaz mı” demiş ve bunun üzerine aşılama yapılmayan hurma ağaçlarının verimi düşünce “dünya işlerini siz benden daha iyi bilebilirsiniz” diyerek hatadan dönmenin fazilet oluşunu da göstermiştir.
Peygamberimiz insanlara değer verir, insanlar arasında asla ayırım yapmaz, herkesle selamlaşır, konuşur ve insanların dertlerine derman olmaya çalışırdı. Bir gün peygamberimiz arkadaşlarıyla oturmuş sohbet ederlerken yaşlı bir kadın gelerek peygamberimize, ” Ey Allahın Peygamberi, sana anlatacak bazı sorunlarım var, yanıma gelir misin?” dediğinde Peygamberimiz, ” Medine’nin neresine dersen geleyim, derdini söyle, dinleyip sana yardımcı olayım” diyerek insanlara ne kadar değer verdiğini göstermiştir.
İnsan ilişkilerinin sağlıklı olmasının başta gelen koşullarından birisi de hoşgörülü olmaktır. Peygamberimiz daima hoşgörülüydü. Hata yapanlara kızmaz, onları güzel bir dille uyararak yaptıklarının yanlış olduğunu söylerdi. Kimsenin hatasını yüzüne vurmaz, toplum içinde küçük düşürmezdi. Kimseye karşı kin ve düşmanlık beslemezdi. Uhut savaşında yaralandığında düşmana beddua etmesini isteyenlere karşı çıkarak, “kendisinin rahmet peygamberi olarak gönderildiğini” söylemişti. Kendisine eziyet eden Mekkeliler için ise “ Allahım halkımı affet” diye dua etmiştir.
Peygamberimiz zamanını planlı programlı olarak kullanır ve iyi değerlendirirdi. Çalışması, ibadeti, insanlarla görüşmesi, hep düzenli ve planlıydı. Çevresindekilere de zamanlarını boşa geçirmemelerini ve iyi değerlendirmeleri gerektiğini söylerdi. Bu konuda “İnsanların çoğu iki şeyin kıymetini takdir etmezler. Bunlardan biri sağlık, diğeri ise boş vakittir. ” demiştir.
Sözünde durmak, ve yalan söylememek bir erdem aynı zaman da “verdiğiniz sözü de yerine getirin” buyuran kur’ani bir prensiptir. Peygamberimiz yapamayacağı konularda söz vermez, ama verdiği sözü de mutlaka yerine getirirdi. Bir hadisinde yalan söylemeyi ve verdiği sözde durmamayı “münafıklığın belirtileri” olarak nitelemiştir.
Dinimizin en çok önem verdiği değerlerden birisi de adalettir. Peygamberimiz her zaman adil davranmış, herkesin hakkını alması için çalışmıştır. Adalet konusunda insanlar arasında kadın- erkek, zengin-fakir, soylu-soysuz vb. hiçbir ayırım yapmamıştır. Bir keresinde Mekke’nin ileri gelen ailelerinden birisinin kızı suç işlediğinde, bazı aracılar peygamberimize gelerek ona ceza verilmemesini istemişler, peygamberimiz ise bu duruma çok kızarak “ sizden önceki milletler kanunları yoksul ve güçsüzlere uygularlar, zengin ve güçlü birisi suç işlediğinde cezalandırmazlardı, Yemin ederim ki suç işleyen kızım fatıma da olsa onu cezalandırmaktan çekinmem” demekle adalet anlayışını ve hakkı gözetmesindeki kararlılığını anlatmıştır.
Peygamberimiz hayatın tüm sıkıntılarına sabırla karşı koymuştu. Yetim olarak dünyaya gelmiş, daha altı yaşında annesini kaybetmiş, dedesi ve amcasının yanında büyümüştü. Peygamber olduktan sonra da tebliğ sırasında çok sıkıntılar çekmiş eziyetlere uğramış, taşlanmış, horlanmış, kovulmuş, hatta öldürülmeye çalışılmış ama o yine de korkmadan yılmadan kararlılıkla cesaret ve sabır örneği göstererek görevini en iyi şekilde yapmaya devam etmiştir.
İslamiyetin önem verdiği konulardan birisi de temizliktir. Peygamberimiz “Temizlik imanın yarısıdır” diyerek dinimizin temizliğe verdiği önemi belirtmiştir. Günde beş vakit namaz için alınan abdest, namaz kılmak için bedenin, elbiselerin ve namaz kılınacak yerin temiz olması şartları hep genel temizliği hedefleyen unsurlardır. Peygamberimiz diş fırçası ve macunu bulunmadığı o dönemlerde bile diş temizliği ve diş sağlığı üzerinde önemle durmuş ve kısmen de olsa bugünkü diş fırçasının işlevini gören ağaç parçalarıyla (misvak) dişlerini temizlemiş ve arkadaşlarına da misvak kullanmalarını şiddetle tavsiye etmiştir. Soğan ve sarımsak gibi kokusu diğer insanları rahatsız eden yiyecekler tüketildiğinde camiye gelinmemesi gerektiğini belirtmiştir.
Peygamberimiz bir hadisinde de ”Kolaylaştırınız zorlaştırmayınız, müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz” diyerek dinimizi tebliğdeki usül ve adabın nasıl olması gerektiği konusunda bizlere yol göstermiştir. Dinimizin bu prensibinden habersiz bazı cahil kişilerin, en küçük günah işlendiğinde bile yıllarca cehennemde kalınacağı söylenceleri ile halkımızı dininden-inancından nasıl soğuttukları, bilinmektedir.
Her Müslüman hatta Müslüman olmayanlar için de Hz. Peygamberin hayatının her anı alınması gereken örneklerle doludur. Peygamberimizin hayatı dindarlığın mihenk taşıdır. Onu ne kadar çok örnek alabilir, ne kadar çok taklit edebilirsek o kadar iyi Müslüman olacağımız kesindir. Büyük şair Necip Fazıl KISAKÜREK, Peygamberimizin örnek ve ölçü almamızın önemini bir beyitinde bakın nasıl güzel ifade etmiştir;
“Müjdecim, Kurtarıcım, Rehberim, Peygamberim
Sana uymayan ölçü hayat olsa teperim “
Her Müslüman atacağı her adımda eylemini“peygamberimiz bu konuda nasıl yapmıştır, ya da peygamberimiz olsaydı şu anda nasıl hareket ederdi “ şeklinde bir değerlendirmeye tabi tutmalı, ona göre davranmalı yani bir nevi peygamberimizle özdeşleşmelidir. Ne mutlu onunla özdeşleşebilenlere