Dünyayı her geçen gün biraz daha sıkıntıya sokan virüs can almaya, insanlığı tehdit etmeye, medeniyetleri, ittifakları sarsmaya devam ediyor. İçeride ve dışarıda sınavı başarı ile verenlerin yanında genelde hazırlıksız, panik ve başarısız kişiler, kurumlar ve devletler görüyoruz.
Tarihin en önemli kırılma noktalarından birini yaşarken, bugünlerde kimlerin nasıl sınav verdiğini, tarihe not düşmekte fayda var. Her gün üç bine yakın yeni hastanın tespit edildiği, yoğun bakıma düşen, solunum cihazına bağlananların sayısının hızla arttığı, yüze yakın insanımızı kaybettiğimiz bugünlerde kimlerin ne ile meşgul olduğuna bakalım.
Alanı itibari ile en ilgili olması gereken kurumlardan birisi olan Türk Tabipler Birliği, salgından hiç haberi yokmuş gibi davranmaya, fırsat bulduğunda da insanımızın canını sıkmaya devam ediyor. “Malzeme yok, test yapılmıyor, gerçek vaka sayısı açıklanmıyor, ölümler gizleniyor, hekimlerimiz ölüyor, sokağa çıkma yasağı ilan edilsin.” Bunlar sağlıkçı değil de sanki felaket tellalı, bir tane işe yarar cümlesi yok bunların.
Herkesi kucaklayacağını, on altı milyon için çalıştığını söyleyen İBB Başkanı, artık algı ve yalanla yolun sonuna geldiğini görmüş olmalı. Şehir hastanesinin yolunu yaparak imajını düzeltme şansını bile kullanamadı. Bir ekip oluşturmuş, araçlarla gidip bir yerlere su sıkıp geliyorlar, onların başında resim çektirmiş. Hani sosyal belediyecilik? Sağlıkçıların canları pahasına mücadele verdiği, askerin, polisin, öğretmenin, din görevlisinin, PTT çalışanlarının hakeza bütün grupların işin ucundan tutmaya çalıştığı bu dönemde, zorda kalan insanlarımızın yanında olmayacaksanız da ne işe yarayacaksınız?
Ya şu yardım kampanyası üzerinden polemik çıkaranlar. Dünya yıkılsa umurlarında değil, yeter ki Cumhurbaşkanı zor durumda kalsın, işler iyice çıkmaza girsin. Kendilerinin beş kuruşu nasip olmazken bir de insanların aklını bulandırmaya çalışıyorlar.
Bu kadar zor bir dönemde bile, sosyal medyada, Kuran ayetleriyle dalga geçebilen, televizyonda ders anlatan öğretmen arkadaşımızın başörtüsüne saldırabilen sözde gazetecilere ne diyelim? En çok aranan maske ve eldiven gibi malzemelerin ücretlerine fahiş zam yapan firmaları not etmeyelim mi?
Bir vekil var, eski sendikacı, dili ve ayarı bozuk. Ülkemizde hiç sıkıntı yokmuş, insanlar geçimlerinin, canlarının derdine düşmemiş gibi saldıracak birilerini arıyor. Eski arkadaşlarının gönderdiklerini, bozuk dili ve hazır kıta ekiplerle buluşturmayı başarınca, bir sabah erkenden zaferini ilan ediyor. Bu sayın vekilimizin, Ortaokul İnkılap Tarihi ders notlarını merak ediyorum. Zira Cumhuriyeti anlamanın, şapkadan ziyade demokrasi ve millet egemenliğini anlamaktan geçtiğini öğrenemediği anlaşılıyor. Demokrasi mücadelesi her şeyden önce 15 Temmuzlarda dik durmayı gerektiriyor.
Vakit birlik olma vaktidir. İnsanımızın yanında olma vaktidir. Vakit, Memur Sen gibi dosdoğru olma, milletin yanında olma vaktidir. Konukevi ile yardım kampanyası ile binlerce gönüllü üyesi ve maaşlarını bağışlayan örnek yöneticileri ile biz buradayız, milletimizin yanındayız deme vaktidir. Zaten zor günler geçiren insanımızın inancını ve işini hedef alma vakti değildir.
Talat YAVUZ
Memur Sen İstanbul İl Başkanı