KAPİTALİZM SİYANÜR SEVER « Kamudan Ajans

SON DAKİKA

KAPİTALİZM SİYANÜR SEVER


Kapitalizm tüketemeyen müşterilerinin tek tek veya toplu intiharından sorumlu değildir cümlesini rahatsız olmaz meyanında da okuyabilirsiniz.

Ayağının kırıldığını bile sıcakken anlamayan halkımızın geçici kederi dağıldıktan sonra konuyu ele almaya ancak cesaret ettik. Zira son nefesinde bile kapitalizmden ürün satın alınan dramatik bir bağlılık / bağımlılık ilişkisi mevzubahistir.

Uzmanların ‘sürekli su tüketin’ önerisinin su kısmı hariç bitimsiz satın almalarla hayatımızı tüketirken “mutluyum, mutlusun, mutlular” fiil çekimlerinde yaşadığımızı sanıyoruz. Bu alış-verişin veriş kısmında yetersiz kaldığımız anda hikâyemiz hakikî acıların yağmurunda ıslanıyor.

Kapalıçarşı’da esnaflık yapan birinin kendine ve ailesine ‘özel’ olduğunu hissettiren imkânlar imkânsız olunca yaşamaya da gerek yok dedirten bir tuhaf algıdır bu Kapitalizm. Arası, ortası yoktur; ihtiyaçları asgarîye indirerek yeni baştan bir hayat kurgulamak veya köye dönmek, şansını başka bir ortamda yada şekilde denemek gibi seçeneklere yer yoktur kitabında.

Ailenin gerçek reisleri olan kadın ve çocukların doğal ve ötesi ihtiyaçları karşılandığında ‘aşkııım’, ‘hayaatım’, ‘canısı’ replikleri; karşılan(a)madığında “Sen ne biçim adamsın”, “Bana ne; nerden bulursan bul”, “Sen de erkek misin” edebiyatı. Ya sonra?

Hak ve hukuk olarak eş fakat fizik olarak farklı kadın ile erkeğin bu gösterişçi, konu-komşuya rezil olmamak’çı ve ‘satın almasız çıkış’ı olmayan müşteri dünyasında işler yürümediğinde – ki zaten sürdürülebilir değildir – fıtrat konuşmaya başlar. Sonra da kadına ve çocuğa yönelik şiddet, cinayetler ve intiharlar..

Biz, biz, biz; Kapitalizmin askerleriyiz. 5 kişinin kazanacağı, 95 kişinin kaybedeceği anapara / sermaye yarışında sürgit kaybedeceğimiz maçlara asılıyoruz. Asıl maçı bizi madde (meta) bağımlısı yapan büyük şirketlerle değil en yakınımızda ve hâli-vakti en bize benzeyenle yapıyoruz. Biz imkânsız sonuçlar için yaratılmışız zannındayız.

Kapitalizm görece eşitlikçidir; örneğin parti ve cinsiyet ayrımı yoktur. Milliyetçisi – Müslümanı, Atatürkçüsü – Liberalı, köylüsü – kentlisi, kadını – erkeği aynı ve tek bir safta sıralanmaktadır: Müşteri. AVM’lere baktığınızda cemaat sevabının ne olduğunu anlamakta gecikmezsiniz.

Karıncaların iş yapma alışkanlığı misal alışveriş alışkanlığını ibadete çeviren hatta bunun abdesti olarak öncesinde otoparkları kilitleyen bir kitlesel ritüel. Kasadaki ödeme ânını cezbe hâli olarak gören ve gösteren bir âyin. Muhafazakâr yada mütedeyyin diye teşmil olunan kitlenin kalabalıkların dinine dalarak bonus sevap biriktirme ve bu dünyalarını kurtarma hakları yok mudur?

Yâsin 65’e (“İşte o gün ağızlarını mühürleriz; bizimle elleri konuşur, ayakları da yaptıklarına şâhitlik eder.”) rağmen imamların cenaze başında verdiği talkın / telkin “Rabbim Allah, Dînim İslam, Peygamberim Hz. Muhammed (S.A.V.)” üçlemesi üstünedir.

Oysa kahir ekseriyetin Rabbi para-pul, dini Kapital-iyet, peygamberi de Marka Hazretleridir. Hani şu kişilik ve karakterimizdeki eksikliği yamadığımız markalar. Dahası düzenimiz: Zenginite, imanımız: Kenz ve servet, kitabımız: Kartlar, mezhebimiz: Riya ve gösteriş, tarikatımız: İşkembevîlik.

Ne diyordu Abbas ‘Müslüman Maskeli Balo’ şiirinde; “Beş duyu organının beşi de işkembeye merbut / Magazin oltasını yut, maç sonuçlarından fal tut.” Bir başlık da sona atalım: MÜSLÜMAN MASKELİ KAPİTALİZM

Süleyman PEKİN