İstanbul Sözleşmesi İslami kesimi bile ikiye bölmüş durumda. İlk bakışta karşı çıkması gerekir dediklerimiz bile ateşli bir İstanbul Sözleşmesi taraftarı olmuş görünüyor. Birçok Avrupa ülkesinde bile tartışmaları devam eden, milyonluk katılımlarla protesto edilen sözleşmenin, ülkemizde muhafazakâr kesimden taraftar bulması, konuyu daha çok gündemde tutmamızı ve daha derinden işlememiz gerektirecek.

Peki neden? Değerlerimize, aile yapımıza sahip çıkan, bu uğurda bedel ödemiş insanımız bu sözleşmeye neden sahip çıkıyor? Sendikamızın iki gün süren Başkanlar Kurulunda, konuyu enine boyuna tartışan konuşmacılardan, sözleşmeye taraf olan konuşmacılar ne diyor, gerekçeleri nedir?

İstanbul Sözleşmesini savunanlar, toplumumuzda yaşanan kadına şiddet olaylarının istatistiklere yansıyan bilgilerini ortaya koyarak bu sözleşmenin bir çözüm olacağını ortaya koyuyorlar. Sözleşmeye dayalı çıkarılan kanunların, aslında aileyi koruduğunu, problemin töremizden kaynaklandığını savunuyorlar. Konuyu, yaşanmış dramatik olaylar üzerinden oluşturdukları duygusal ortama boğarak insanımızın vicdanına sesleniyorlar.

Tam da burada ayrıştığımızı söylemeliyim. Sözleşmenin, toplumsal değer yargılarımızı ayakta tutan, yasal düzenlemelerimizin temelini oluşturan kavram dünyamızı yıkarak sapkınlıkların yolunu açacağını, aile yapımızı ve dolayısıyla toplumu temelden çökerteceğini savunanlar, yaşanan üzücü olayları görmezden gelmiyor, yok saymıyor. Bu fikri savunanlar da aynı şekilde iddialarını çarpıcı istatistiklerle besliyorlar.

Özetle, kabul etmemiz gerekir ki ortada giderek artan büyük bir problemimiz var. Kadınlarımız şiddete uğruyor, öldürülüyor, toplumda sapkınlık yayılıyor, aile yapımız çöküyor. Toplumsal bir yaramız, bizi bir kaşık suda boğmak isteyenler tarafından ustaca kullanılıyor. Çaresiz insanımız kandırılıyor, çözümü problemin kaynağı batının ürettiği sinsi planlarda arıyor. Hayatımızdan çıkarılmak istenen inancımız, masaya yatırılarak sorgulanıyor.

Bu problemi ferasetimiz ve kendi çözümlerimizle aşabiliriz. Köklü problemlerin üzerine eklenen ithal sapkınlıkların, bu sapkınlıkların yayılması için yatırım yapan, proje üretenler tarafından çözüleceğine inanmak bize yakışmıyor. Dünya üzerinde her gün yüzlerce kadınımızı öldürenlerin, öldürülmesine ses çıkarmayanların, küresel terörü destekleyenlerin; kadınlarımızı kocalarından, babalarından ve kardeşlerinden korumak için yola çıktıklarına inanmamızı bekleyenler, kendi yanılgılarına bizlerin de alet olacağına nasıl inandılar, merak ediyorum.

İstanbul Sözleşmesi, küresel bir ifsat hareketidir. Aile yapımızı ve dolayısıyla toplumsal direncimizi hedef almıştır. Kavramların içini boşaltarak büyük bir kargaşaya sebep olmaktadır. Bizim insanımız hiçbir zaman eşine partner, nikahsız hayata seviyeli birliktelik demeyecek, bu kavramlarla kurulan bir hukuk sistemini kabul etmeyecektir.

Ülkemizin bu sözleşmeden çıkması için verilecek mücadele kutsal bir mücadeledir. Önce bu ithal fikirlere kapılan insanlarımızı, kurumlarımızı sonra da toplumumuzu bu sinsi planın bir parçası olmaktan kurtarmamız gerekecek. Biz oyunu gördük, siz geç kalmayın.

Talat YAVUZ
Memur Sen İstanbul İl Başkanı
yavuztlt@hotmail.com