Bir ülkede demokrasinin ve adaletin gelişmesinin ilk şartı adaletli bir vergi sisteminin hakim kılınmasıdır. Çağdaş sosyal devlette gelir ve servet eşitsizliklerini azaltmada en önemli rolü, vergi politikası oynamaktadır. Anayasanın 73`üncü maddesi, “Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır.” diyerek, aynı anlayışı dile getirmiştir. Bu ilke, vergi oranlarının, mükellefin mali gücüne göre saptanmasını ifade eder.
Vergi hukukunda “artan oranda vergi” denilen ve yöntemi yüksek gelir tabakalarından yüksek oranda, düşük gelir tabakalarından düşük oranlarda vergi alınması suretiyle, gelir eşitsizliklerinin azaltılmasını amaçlar. Vergi politikasının bu amaçla kullanılması, sosyal adalet ve sosyal devlet ilkelerinin bir gereğidir.
Ülkemizde bütçe gelirlerinin büyük bir kısmı ücretlilerden kesilen vergilerden oluşmaktadır. Devlet çalışanlarının, ilgili takvim yılının başından itibaren elde ettikleri gelirleri toplamı belli seviyelere ulaşınca, aylık ücretlerinden kesilen gelir vergisi oranı da artmaktadır. Ücretlerde uygulanan vergi dilimleri nedeniyle yıl sonuna kadar çalışanların eline geçen ücret buharlaşmaktadır. Kamu çalışanlarının bu dilim dilim uygulanan vergi zulmüne tahammülü kalmamıştır.
Bu vergi düzeni adil değildir. Hakka ve hukuka uygun değildir. Devletin, “az kazanandan az, çok kazanandan çok” ilkesini hayata geçirmemesi nedeniyle fatura ücretliye kesilmektedir. Kazancımız sadece ücretlerimizden kesilen SGK, gelir vergisi, damga vergisi, fon kesintilerinin yanı sıra katma değer vergisi, özel tüketim vergisi, özel iletişim vergisi vb. adı altında devlete vergi olarak geri dönmektedir.
27 Aralık 2019 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanan tebliğe göre memurları yakından ilgilendiren gelir vergisi dilimlerindeki artış oranları belli oldu. % 22.5’lik artışlarla ilk vergi dilimindeki miktar 18000 TL’den 22.000 TL’ye, ikinci vergi dilimindeki miktar 40.000 TL’den 49.000 TL’ye, üçüncü vergi dilimindeki miktar ise 98.000 TL’den 120.000 TL’ye yükseltilmiştir.
Yıllardır enflasyon kadar maaş zammı alan memurların en büyük sorunlarından biri vergi yükünün yüksek olmasıdır. Tüm memur, emekli ve diğer çalışanların maaşlarından gelir vergisi oranında kesintiler peşin yapılmaktadır. Özellikle yılın ikinci yarısında alınan zammı zaten görememekte, yılın ikinci yarısında doğrudan vergi dilimine girmektedir. Yani devlet kaşıkla verdiği zammı kepçeyle geri almaktadır.
2020 yılında vergi, harç ve cezalardaki yeniden değerleme oranı % 22,58 olarak belirlendi. Yani, 2020 yılı için pasaport, ehliyet harçları ve trafik cezaları, motorlu taşıtlar vergisi oranı % 22,58 arttırıldı. Devlet 2020 yılı için kendi alacaklarına % 22,58 zam yaparken, ücretlilere gerçekleşen değil, öngörülen enflasyona göre % 4 zam yaparak çalışanını mağdur edecektir ve yıllardır mağdur etmektedir.
Artarda gelen zamlar, adını ilk defa duyduğumuz vergiler, kış koşulları, enflasyon karşısında gün geçtikçe eriyen maaşlar çalışanların yoksullaşmasına sebep olmaktadır. Biz yoksullaşmaya karşı hem gelirde hem de vergide adalet istiyoruz.
Kamu çalışanlarının maruz kaldığı bu vergi dilimi adaletsizliğini ortadan kaldırmak için; ya % 15’lik dilimine tabi vergi matrahı kamu çalışanlarının yıl boyunca bir üst dilime girmeyeceği bir rakama yükseltilmeli ya da kamu çalışanının vergi dilimi % 15’e sabitlemedir. Ayrıca vergi adaletinin sağlanması için; kar, faiz ve servet gelirlerine tanınan ayrıcalıklar kaldırılmalı, asgari ücret vergi dışı bırakılmalı, temel tüketim maddelerinden alınan katma değer vergisi sıfırlanmalıdır. Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınacak adil bir sistemin kurulması elzemdir.
MAARİF-SEN
Yönetim Kurulu