Büyük satranç coğrafyasında BOP & BAP savaşı « Kamudan Ajans

SON DAKİKA

Büyük satranç coğrafyasında BOP & BAP savaşı

Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı Dr. Furkan Kaya, ABD seçimlerini dünya ve Türkiye ekseninde yaşanan sıcak gelişmeler ışığında değerlendirdi.


ABD Başkanlık seçimlerine çok az bir süre kaldı. Her seçim sürecinde olduğu gibi dünya açısından seçimlerin en merak edilen Donald Trump’ın veya Joe Biden’in seçilmesi durumunda bunun küresel ekonomiyi ve diplomasiyi nasıl etkileyeceği hususu olacak. Özellikle Türkiye’nin 2. Dünya Savaşı sonrası ABD ile kurulan ileri boyutlara taşınan diplomatik ve ekonomik ilişkiler neticesinde her yeni başkanlık seçim döneminde benzer kaygı ve düşünceler hakim olduğunu tarih sayfalarından görüyoruz.

BOP’UN SINIRLARI KUZEY AFRİKA’DAN ASYA’YA KADAR UZANIYOR

Kuşkusuz bunun en önemli sebebi, Türkiye’nin Soğuk Savaş şartlarında ABD ve SSCB için vazgeçilmez jeopolitik konumuydu. Sovyetler Birliği dağılana kadar Türkiye NATO’nun güneydoğu kanadının en önemli ülkesi olmuş, Washington’un Afro-Avrasya stratejileride anahtar ülke konumunu ortaya koymuştu. 1990’lı yıllardan itibaren ise ABD, 1945 yılından beri teorisi geliştirdiği Büyük Orta Doğu Projesi’ni (BOP)  90’lı yıllardan itibaren ete kemiğe büründürmeye başladı. BOP’un sınırlar sadece Ortadoğu ile sınırlı kalmayıp, Kuzey Afrika ve Hazar Havzası, Orta ve Güney Asya’ya kadar genişletildi.

YENİ İPEK YOLU BÜYÜK AVRASYA PROJESİ’NİN  EN ÖNEMLİ AŞAMASI

Elbette bu anlayış en çok Rusya ve Çin’i rahatsız ediyor. Çünkü Rusya, Putin’in başkan olmasıyla beraber teorisyeni Aleksandr Dugin ile geliştirdiği “Yeni Avrasyacılık” anlayışı dahilinde “Büyük Avrasya Birliği Projesi”, yani BAP’ı uygulamaya koydu. Bu proje kapsamında öncelikle Avrasya coğrafyasında ekonomik entegrasyon sağlanacak, sonrasında siyasi entegrasyon ile oluşum birlik halini alması planlandı. Bu politikasında Rusya, tek başına hareket etmediğini görüyoruz. Yükselen ekonomik dev Çin olmadan projenin ekonomik bir güç olmasını beklemek son derece zor. Dolayısla tasarlanan”Yeni İpek Yolu” projesi ile hem eski İpek yolu ülkelerini içine alacak, hemde Şanghay İşbirliği Örgütü’nün de ekonomik kapsamından da faydalanarak Pekin’den Londra’ya uzanan devasa bir refayolu inşa edilecek. Kara-deniz-hava-demir Yeni İpek Yoluyla 75 ülkeyi içine alacak yaklaşık 1 trilyon dolarlık bir ekonomik refah birliği hedefleniyor.

BOP VE BAP SAVAŞI UZUN SÜRE DEVAM EDECEK

İki önemli küresel projede ekonomik ve siyasi çatışma alanı beklememek oldukça fazla iyimserlik olur. Çünkü BOP ve BAP’ın bir başka önemli misyonu birbirini çevreleme ve manevra alanlarını kısıtlama stratejileridir. İşte bu noktada Traskafkasya, Ortadoğu ve Kuzey Afrika hattı, yeni satranç hatta bilek güreşi alanı olarak karşımıza çıkıyor. Günümüzde Libya, Adalar Denizi, Doğu Akdeniz, Suriye ve Irak’taki mücadele ile son olarak Kafkasya’da işgalci Ermenistan’ın Azerbaycan’a saldırtılmasıyla başlatılan yeni süreç büyük önem arz etmektedir. Milli meselemiz Dağlık Karabağ’ın Ermenistan işgalinden kurtarılması için Türkiye’nin kurulacak diplomasi masasında olması son derece hayati önem taşıyor.

TÜRKİYE’NİN ÇEVRE COĞRAFYASI YENİDEN DİZAYN EDİLMEYE ÇALIŞIYORLAR

Arap Baharı’ı sürecini başından sonuna kadar incelediğimizde ABD’nin BOP’una hizmet ettiğini, bölge insanına bahardan çok kalıcı kışı getirdiğini görebiliriz. BOP’a göre Kuzey Afrika ve özellikle Ortadoğu, 1916’de Sykes-Picot anlaşmasıyla yapay olarak cetvelle çizilen sınırlar yeniden tanzim edilmeliydi. Keza anlaşmanın 100. Yılında, yani 2016’da yeninden düğmeye basılarak coğrafyanın atomize edilme süreci başlatılmış oldu. Bölge ülkelerinin bir daha biraraya gelemeyecek şekilde etnik ve dini ikiye hatta üçe bölünmesi, PKK/PYD/SDG terör örgütü ve uzantılarının Türkiye’nin güney sınır hattı boyunca meşrulaştırılarak “kukla devlet” haline getirilmeleri, hatta Doğu Akdeniz’e çıkışı sağlanarak bölgenin enerjisi ve enerji nakil güzergahı üzerinde hak sahibi olması amaçlanıyor.

RUSYA KAFKAS BAHARI’NA KARŞI KENDİ MONROE DOKTRİNİ’Nİ İLAN ETMEK İSTİYOR

Arap Baharı ile bu coğrafya amaçlar dahilinde dizayn edildikten sonra sıra Trans-Kafkasya coğrafyasının tazimine gelecek. Bunu da küresel salgın başlamadan once ifade ettiğim “Kafkas Baharı” şekilde uygulamaya konulması muhtemeldir. Bu coğrafyadaki her gelişmeyi yakından takip etmek gerekiyor. Rusya ise bu coğrafyaya ABD’yi sokmamak adına tıpkı ABD Başkanı Monroe’nun 1823’te ilan ettiği “Monroe Doktrini” tarzında kendi “Rus Monroe Doktrini” ilan etmek istiyor. Aslında bu tıpkı geçmişteki gibi bir Pan, yani birleşik bölgeler ve fkirlerin oluştuğu bir coğrafi şekil ve nüfuz bölgelerine ayrışmasını amaçlıyor. Bu sayede ABD’nin bölgeye nüfuzu engellenmeye çalışılacak.

ABD’nin BOP’u ile Rusya’nın BAP’ı arasındaki mücadelenin en geniş ölçekte beş önemli deniz üzerinde hakimiyet mücadelesi olarak değerlendirilebilir. Bunlar; Karadeniz, Akdeniz, Hazar Denizi, Kızıldeniz ve Hazar Denizi. Bu beş stratejik denizin ortasında ise Türkiye Cumhuriyeti yer alıyor. Dolayısıyla Türk dış politikasının gelişimi son derece önemli.

TÜRKİYE BOĞAZLAR SAYESİNDE BİNLERCE KİLOMETREYE NÜFUZ EDEBİLİR

Bu bağlamda Türk dış politikası tek yönlü veya tek eksenli olmamalı. Türkiye Afro-Avrasya coğrafyasında etkin olacak şekilde stratejik ve diplomatik enstrümanlarını hazırlamalıdır. Jeopolitik olarak Türkiye, boğazları üzerinden binlerce km’ye nüfuz etme potansiyeline sahip bir devlet. Bu imkan Türkiye’ye boğazlardan Pekin’e kadar yeni bir eksen oluşturma imkanı verir mi? Bu sorunun cevabının ulusal çıkarlar noktasında oldukça önemli.

HÜLASA

ABD seçimlerinin neticesinde kısaca toparlamaya çalıştığım bölgesel gelişmelere karşı ABD dış politikasında radikal değişiklikler beklememek gerekiyor. Sonuçta bugün 800’den fazla dünyada askeri üssü yer alan ABD’nin, bir kıyısı Pasifik’te, bir kıyısıda Atlantik’te olan kıta devleti. Fakat artık kendisini dünyanın efendisi olacak kadar güçlü ve rahat hissetmiyor. Çünkü artık yeni dünya düzeninde sadece karalara hakim olmak yetmeyecek, ABD’li Amiral Mahan’ın dediği gibi denizlere hakim olan dünyaya hakim olacak. Çin, her sene bir savaş gemisi suya indirecek askeri ve finansal güce erişti. Işte bu yüzden Türkiye, Mısak-ı Milli sınırlarını denizlerinde Mavi Vatan sınırlarına genişletiyor.