AHSEN’ÜL KASAS « Kamudan Ajans

SON DAKİKA

AHSEN’ÜL KASAS


Yusuf’un rüyası ile başlayan, içinde birçok rahmani rüya barındıran, kıskançlık, hasret, haset, nefis ve iktidar mücadelesi ile baş edebilmeyi anlatan ve sonunda Yusuf’u sultanlığa taşıyan güzel ve gerçek bir yaşam öyküsüdür Ahsen’ül Kasas… Yusuf’un tevhit mücadelesi, Yakup’un evlatlarıyla ve Züleyha’nın nefsiyle imtihanını anlatılır ayetlerin ışığında… Bu kıssa için Rabbimiz kıssaların en güzeli demiyor mu zaten?.. Ve rahmet en sıkıştığın anda, en daraldığın zamanda, en çaresiz kaldığın anda, seni tek kurtaracak olanın Allah olduğunu bildiğin ve Ondan ümidini kesmediğini sessizce haykırdığın anda gelmez mi? Ki, bazen öyle olur; İbrahim’in bıraktığı İsmail gibi, susuzluktan tekmelersin toprağın döşünü, Zemzem sırdaş çağlayan olur sana… Ve bazen öyle olur; Cebrail’in unuttuğu Eyüp gibi, sabırdan kayalar yüklenirsin sırtına, ayakların altından şifa kaynar, gökten altın çekirgeler yağar başına… Onlarınki bambaşka bir imtihan, bambaşka bir yol haritasıydı aslında…

Kâinat güneşi Efendimiz (sav) Mekke’de tebliğ vazifesini açıktan yapmaya başladığında, ona yapılan eleştiriler, başkaldırışlar, zulümler iyice artmıştı. Putperest Mekke halkının ona zulmettiği, amcasının Kâbe önünde üzerine deve işkembesi attığı, Taif’te taşlandığı ve ‘sen kimsin ki peygamberlik sana gelecek?’ diye horlandığı dönem… Hûd suresi işte o sıralarda nazil oldu.

Hûd suresinde Cenabı Hak, helâk olan kavimlerin kıssalarını anlatıyordu. Efendimiz (sav), ashabına bu sureyi aktarırken o kadar üzülmüş ve ağlamıştı ki, sonunda ellerini açıp Rabbine şöyle dua etmişti:

“Rabbim! Benim kavmimi de Sana inanmadıkları ve bana uymadıkları için helâk edecek misin?”

Allah bu hüzünlü yakarıştan sonra Yusuf suresiyle Resulünü rahatlatmış ve ona bu sureyle bir yol haritası vermişti. Bu sure, ‘en güzel kıssa’ diye başlar. Böyle başlaması bile Efendimizin rahatlamasına yetmişti. Zira ona inanmayan amcaları, amcalarının çocukları bile o zulüm döneminde kıskançlıklarında dolayı ‘biz zengin ve kudretli insanlar varken, Rabbin senin gibi yetim, öksüz birine mi lâyık gördü peygamberliği?’ diyerek onu taşlıyor, hor görüyor, ona eziyet ediyorlardı. Hatta tevhit mücadelesinden vazgeçmesi için ona Mekke’nin reisliğini, Kâbe’nin anahtarını vermeyi teklif ediyorlardı. O ise ‘bir elime ayı, bir elime güneşi verseniz; vallahi davamdan vazgeçmem!’ diyordu.

Yusuf suresinde,Yusuf’un kardeşlerinin Filistin diyarında, Kenan ilinde kıskançlıkları nedeniyle Yusuf’a tuzak kurdukları, çeşitli eziyet ve oyunlarla onu kuyuya attıkları anlatılır. Oradan geçen bir kervan Yusuf’u görüpkuyudan çıkarır ve Mısır’a götürüp birkaç dirheme köle olarak satar. Mısır Azizinin karısıyla birlikte o gün köle pazarında bulunmaları ve o güzel çocuğu satın alarak sahiplenmeleri, Yüce Allah’ın ince planının dışında bir olay değildir. Yusuf bu esaretle sınanır, pişer ve olgunlaşır. Azizin eşi Züleyha tarafından aşk ile sınanması, sınavların en şiddetlisidir. Hem kendisi hem Azizin eşi nefisleriyle imtihan ediliyor;Yusuf Allah’ın yardımıyla imtihandan alnının akıyla çıkıyor, hatta bu uğurda uzun yıllar kalacağı zindanlara düşüyor. En sonunda Mısır Sultanının gördüğü bir rüyayı tevil edip zindandan çıkıyor, önce şimdiki tabirle Maliye Bakanı, ardından da Mısır’a sultan oluyor. Sonrasında kendisine düşmanlık eden kardeşlerini bağışlıyor, onlardan anne ve babalarını alarak hep birlikte Mısır’a, bolluk ve bereket diyarına gelmelerini buyuruyor.Hepsi gelince de, çocukken gördüğü rüyanın delalet ettiği o güzel aile topluluğuna bakıp bunu nasip eden Allah’a hamd ediyor. İşte,Yusuf’un kıssası, Allah’ın nice zorluklardan sonra büyük hayırlar ihsan edeceğini müjdeleyen içeriğiyle Efendimize (sav) büyük bir moral kaynağı oluyor.

Kâmil ÇAKIRkamilcakir61@gmail.com