SENDİKACILIK ZOR ZANAAT « Kamudan Ajans

SON DAKİKA

SENDİKACILIK ZOR ZANAAT


Web Banner

Sendikacılığın en zor yanı nedir diye
sorulsa, yetişme telaşı derim. Sürekli bir
şeylere yetişemediğinizi, ajandanızdaki
işlerin hep biriktiğini, görüşmek için
onlarca talebin beklediğini düşünürsünüz.
Hep huzursuz ve tetikte olursunuz.

Acaba görmediğim bir gelişme, müdahale
etmekte geciktiğim bir problem, söz verip
de unuttuğum bir üyem, kurum veya kişi
var mı diye tatlı bir telaş içindesinizdir.
Yetişebilmek için ötelediğiniz aileniz,
sağlığınız, tatiliniz, unuttuğunuz eş dost
akrabanıza rağmen bu telaştan
kurtulamazsınız.

Yıllar yılları kovalar, şartlar, dönemler,
fırsatlar, problemler değişir fakat sizin bu
en büyük derdinizin çaresi yoktur. Çünkü
siz yetişmek, görmek, müdahale etmek,
dinlemek, çözmek, yol bulmak, yol
göstermek ve takip etmek zorundasınızdır.

Çünkü bu işi siz gönüllü üstlenmiş, aday
olmuş, seçilmiş ve göreve talip
olmuşsunuzdur. Hele bir de
profesyonelseniz ve maaşınızı sendikadan
alıyorsanız özgürlük mücadelesi veren bir
tutsaksınız demektir.

Sizi en iyi zora düşen üyeniz anlar. Size
ulaştığında nasıl çabaladığınıza şahit olur,
hakkınızda oluşturulan olumsuz algıya
nasıl esir olduğunu görür, hayıflanır. Yıllar
içinde problemini çözdüğünüz üyelerinizi
organize etme şansınız olsa çelik gibi bir
teşkilata sahip olursunuz. Ben bu hayali
sendikaya, “damdan düşenler sendikası”
diyorum.

Yaptıklarınız kolay unutulur bu âlemde. Bir
diğer zorluğunuz da unutulmaktır. Hep
yapamadıklarınız veya yapmakta
geciktiklerinizle anılırsınız, baskı yersiniz.
Bütün yaptıklarınız; “Sendika ne yaptı ki?”
diye kurulan üç kelimelik bir cümle ile
buharlaştırılır adeta. İnsanoğludur talepleri
bitmez ve sizin üretmekten, çözmekten,
sürekli kazandırmaktan başka çareniz de
yoktur.

Başka bir ülkede olsa sendikacılık tarihine
altın harflerle yazılacak kazanımlarınız
vardır hâlbuki. “Kamuda kıyafet
(başörtüsü) serbestliği” bir sendikanın
logosuna işlenecek, yıldönümleri,
etkinliklerle kutlanacak kadar devrim
niteliğinde bir kazanımdır.
Aylardır; “Memur Sen bu problemi çözdü
ya bu bile bu teşkilata yeter.” diyenler ne
zaman seslerini yükseltir diye bekliyorum.
Neredesiniz, sesiniz ne zaman çıkacak?

3600 ek göstergeyi biz değil de başka bir
sendika almış olsaydı yirmi yıl kimse o
sendikayı eleştirmeye bile cesaret
edemezdi. Sekiz yüz iki kazanım nasıl yok
sayılır? Katsayı zulmü kendiliğinden mi
kaldırıldı? İmam Hatiplerin önü
kendiliğinden mi açıldı, on iki yaşından
küçüklere Kuran kursu yasağı
kendiliğinden mi kalktı? Toplu sözleşme
hakkı, sözleşmelilere kadro, disiplin affı,
nöbet ücreti, sınav ücretleri, kurs
düzenlemesi, ek ödemeler, taban aylığa
zamlar…

28 Şubat mağdurlarının haklarını Eğitim
Sen mi, Eğitim İş mi veya merdiven altı
sendikalar mı savundu? Ne zaman hakkı
teslim edeceksiniz?

Ülkemizde sendikal mücadele, salgınla
oluşan ekonomik dalgalanmalar ve yeni
siyasi dengelerden etkilenerek; statükoyu
koruyan, demokrasi ve insan hakları sicili
bozuk, yasakları savunan, bize ait bütün
değerlerimize, inancımıza, aile yapımıza
düşman sendikaları şımartan sıkıntılı bir
döneme giriyor.

Bizim mücadelemizi, yaptıklarımızı,
ufkumuzu, hayallerimizi, azmimizi,
adanmışlığımızı, dostluğumuzu,
anlayamayan, feraseti bağlı bazı etkili ve
yetkili kişilerin son dönem yaptıkları ise ne
yazık ki bu problemi derinleştiriyor.

Uyaralım, bu geçici ve hassas dönemde
sınıfta kalanların, işler düze çıktığında,
bizim nezdimizde hiçbir karşılığı
olmayacaktır. Siyasette, bürokraside,
sendikacılıkta bunların örnekleri çoktur.

Özellikle bu zor zamanda, hiçbir karşılığı
olmadığı halde serseri mayın gibi ortalıkta
dolaşanlara, geçmişte nimetlenen günün
nankörlerine, sadece dedi kodu üretenlere,
boyundan büyük laflar eden ayarı
bozuklara, yukarıda özetlemeye çalıştığım
mazimize bakmalarını ve olduğu yerde
insan gibi durmalarını tavsiye edelim.

Talat YAVUZ
Memur Sen İstanbul İl Başkanı
yavuztlt@hotmail.com

Talat YAVUZyavuztlt@hotmail.com
Web Banner
Web Banner