RAKAMLARLA MEMURUN ALIM GÜCÜ!.. « Kamudan Ajans

SON DAKİKA

RAKAMLARLA MEMURUN ALIM GÜCÜ!..


Web Banner
Memurun alım gücü azaldı diyoruz tabi ki, hemen itirazlar yükselecektir. Memur Allah’ından ne istiyor. Her ay evine düzenli para giriyor, tenceresi kaynıyor, hatta çoğunun evi var arabası var ve saire diyenler olacaktır. Biz bir gerçekten bahsedeceğiz o da dün ile bugün kıyaslaması olacaktır. Şunu çok iyi biliyoruz ki ne ihtiyaçlar dünkü ihtiyaçlar gibi sınırlıdır ne de beklentiler. Çağımız değişiyor. Artık hiç kimsenin evladı kara lastik tabanından silgi kullanmıyor, ya da bez çanta, iki üç yıl giyecek önlük. İhtiyaçlar sadece tencerede pişen mercimek çorbası ya da kilosu yirmi beş liraya dayanan milli yemeğimiz kuru fasulye ile sınırlı değildir.
O halde insanca yaşamanın rakamsal ölçüleri vardır. Bu rakamlara yakın veya üzerinde bir ücret alanlar yeterli ücret alıyor ve çağımızın ihtiyaçlarını karşılıyor demektir. Yok eğer bu rakamların çok altında bir ücret alıyorsa aynı derece geçim sıkıntısı çekiyor diye biliriz.
Peki bu ölçüler nelerdir. Birincisi çeşitli sendikaların ya da devlet kurumlarının belirlediği geçim standartlarıdır. Bugün yoksulluk sınırı sekiz bin liralara dayanmışken bu ücretin yarısını alan bir memur için aman efendim daha ne istiyorsun diyemezsiniz. Deseniz bile bir anlam ifade etmez.
Çünkü memur diyecek ki sadece insanca yaşamak istiyorum. Çoluk çocuğumun başkasına muhtaç olmasını istemiyorum. Kredi kartına borç bataklığına düşmek istemiyorum. Eşimin dostumun düğününe, derneğine gitmek istiyorum. Üşümeden doğalgaz kullanmak, karanlıkta kalmadan elektrik, kısmadan suyumu ve telefon faturasından korkmadan eşimi dostumu aramak istiyorum. Ben de insanım, temiz giyinmek, yılda birkaç gün tatile gitmek, ayda bir kez ailece dışarıda yemek yemek istiyorum. Çocuğumun okul ihtiyaçlarını kısmak istemiyor, kitap almak istiyorsa alayım, evde bilgisayar olsun internet kullanacaksa kotasız abone olayım ve daha pek çok talebi sırlayacaktır.
Bunları karşılamakta zorlanan memur ayrıca geçmişle kıyasladığımız zaman alım gücündeki düşüşü görebiliyoruz. 2010 yılında maaşıyla yirmi sekiz gram altın alabiliyordu şimdi dokuz gram alabiliyor. Bin yüz dolar alabiliyordu. Şimdi yarısını yani beş yüz elli dolar alabiliyor. Daha fazlasına gerek yok dilerseniz bir maliyet hesabı yapın ve memurun aldığı ücret ile kıyaslayın ve hayatın yalnızca çorba içmekten ibaret olmadığını belki daha iyi anlarsınız.
Peki bu sürece nasıl geldik?
Rakamlar şunu gösteriyor ki memur önce masada kaybediyor. Yani memur enflasyonun masa başı oyunlarına yenik düştü. Şöyle ki, son dört yıla baktığımız zaman 2017 de enflasyon 11, 92 toplu görüşmede elde edilen kazanım %7, 2018 de enflasyon % 20, 30 toplu görüşme % 7, 5, 2019 da enflasyon 11, 84 toplu görüşme %9 ve 2020 yılın ilk altı aylık enflasyonu %6, 37 memurun toplu görüşmede kazanımı % 4 Demek oluyor ki ilk kaybını toplu görüşme masasında bırakıyor.
İkinci kaybını enflasyon oyunuyla yaşıyor: Efendim niye kamuoyunu yanlış yönlendiriyorsunuz, enflasyon farkı veriliyor ya!.. Doğrudur uydurulmuş enflasyon farkı veriliyor, gerçek enflasyon farkı hiçbir zaman verilmedi. Kaldı ki geçmişte bu fark aylık yansıtılırken şimdi altı aylık dilimler halinde veriliyor. Verilen fark cebe girmeden buhar olup uçuyor. Eğer gerçekten enflasyon farkları doğru hesaplanıp doğru verilmiş olsaydı memurun alım gücü bu kadar düşmezdi.
İşte size yine rakamlar: 2017 yılı yoksulluk sınır 5115 2018 yılı yoksulluk sınırı ise 6167 liradır. Yani aradaki fark 1052 liradır. Peki memur bu sürede ne kadar zam almış. Öğretmen 4/1 3699 lira olan maaşı 3927 liraya yükselmiş. Aldığı zam 226 liradır. Hemşire 3592 lira olan maaşı 3814 lira olmuş. Aldığı zam 222 lira memur ise 2951 lira olan maaşı 3136 lira olmuş 185 lira zam almıştır. Yani yoksulluk sınırı bir yılda 1052 lira artarken memur bu rakamın ancak dört biri kadar bir zam alabilmiştir.
Sonuç olarak yalnızca bir yıl için verilen örnek bu ise diğer yılları varın siz hesaplayın. Demek oluyor ki memurun yoksullaşmasının üç temel nedeni vardır. Birincisi masa başında istediğini alamamak, ikincisi enflasyon rakamlarının gerçek dışı olması, üçüncüsü aldığı maaşın diğer kıymetler karşısında erimesidir. Bu durumun düzeltilmesi ancak memura yeniden bir seyyanen zam verilmesi ve 3600 ek göstergenin vakit geçirilmeden çıkartılmasıdır.
Remzi Özmen

Web Banner
Web Banner