DARAĞACINDA BİR BAŞBAKAN İKİ DE BAKAN (1)  (İDAMLARIN İÇYÜZÜ)  « Kamudan Ajans

SON DAKİKA

DARAĞACINDA BİR BAŞBAKAN İKİ DE BAKAN (1)  (İDAMLARIN İÇYÜZÜ) 


Web Banner

Halkın en büyük desteği vermesine, çok partili hayatın en yüksek oy oranlarını almasına rağmen; yine halkın, seçtiklerinin arkasında duramamasından cesaretle başbakan ve bakanların asılması üzerinden acılı 60 koca yıl geçti. Bugün dahi biti kanlandıkça yine darbe ile kan ile tehdit eden zihniyetin idam ettiği Başvekil Menderes’i, Zorlu ve Polatkan’ı, insanımızın kâhir ekseriyeti hayırla yâd ediyor. Allah C.C; taksiratlarını af, mekânlarını cennet, makamlarını âlî, çektiklerini de günahlarına kefaret eylesin. Darbecileri ve darbeci zihniyeti de ebter ve beter eylesin. Görüyoruz ki bunların aile efradından bugün hayatta olan bazı “Ataklı Canlar” hâlâ bu teraneden çalıyorlar.

Evet, 60 yıl önce bir darbeyle başbakan ve bakanlar asılmış o zamanın halkı da gerekli tepkiyi gösterememişti. Beklenen tepki bu darbeden 55 yıl sonra 15 Temmuzda ancak gösterilebildi. Daha dün denebilecek bir uzaklıkta Mısırda da halkın yarısından fazlasının oyunu alan Mursi, yine darbeci bir güruh ve destekçileri demokrasi havarisi batılılarca görevinden alınıp zindanlarda işi bitirildi. Mısır halkı bırakın hakkıyla tepkiyi neredeyse yarısı darbecilerden taraf oldular. Belki geçmişte de bizim halkımız bugünün Mısır’ı gibi, türlü dalaverelerle böyle pasifize edilmiş, aldatılmıştı.

Maalesef darbelerin ve darbe girişimlerinin eksik olmadığı, jakobenist cuntacıların soyunun kurumadığı topraklarda yaşıyoruz. “Tarihimizde, Osmanlı döneminden Cumhuriyet dönemine çok sayıda “siyasi idam” olayları yaşanmış, bunlar içinde gündemi en çok meşgul eden ve tartışılan 27 Mayıs 1960 darbesi sonucu eski Başbakanlardan Adnan Menderes, Eski Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve eski Maliye Bakanı Hasan Polatkan’ın idamlar olmuştur.” (s:5)

“Üstelik, haksız yere yapılan 27 Mayıs darbesi, kendisinden sonraki haksız yere yapılacak darbeler geleneğinin de bir başlangıcı olmuş, özellikle Türkiye’nin yönetimine 125 yıllık bir gelenekle hâkim olan “Seçkinci – Devletçi – Devrimci” yönetim kadrolarının “asker ortakları” na inhisar eden darbelerde, askerlerin hiçbir zaman geçerli olmayacak olan “Biz ülkeyi sivillerden daha iyi idare ederiz” mantığı bütün darbelerin ana sebebi olmuştur.”  (s: 5-6)

Meşum 27 Mayıs Darbesi sonrası, “Yassıada Mahkemesi Kararları 15 Eylül 1961’de açıklandı. TCK 146/1 Anayasayı ihlal ve 188. Madde şiddet kullanmaktan idam cezası verilen 14 kişi şunlardı: Celal Bayar, Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu, Hasan Polatkan, Refik Koraltan, Agâh Erozan, İbrahim Kirazoğlu, Hamdi Sançar, Nusret Kirişçioğlu, Bahadır Dülger, Emin Kalafat, Baha Akşit, Osman Kavrakoğlu, Zeki Erataman.  Ayrıca 31 kişiye daha idam cezası verilmiş, TCK 59’ a göre müebbet hapse çevrilmişti. Bayar, Menderes, Zorlu ve Polatkan’ın idamları Yüksek Adalet Divanı üyelerinin oy birliği ile diğerlerinin kararları da oy çokluğu ile alınmıştı. (s:10-11) Bayar, Menderes, Zorlu ve Polatkan’ın idamlarının, Yüksek Adalet Divanı üyelerince neden oy birliği ile alındığına dair görüşlere ileride yer verilecektir.

                27 Mayısı facia haline getiren mahkeme safhası olmuştur. İhtilalin meşruiyetini ortaya koymak için suçlular ihdas edilmek ve bunlara mutlaka ceza verilmek istenmiştir. MBK (Milli Birlik Komitesi) Üyesi Suphi Gürsoytrak, 30-40 subayın önünde; “En az 50-60 kişiyi asmaz isek, ihtilalin meşruiyeti sarsılır” demiştir. Yine komite üyelerinden Mucip Ataklı; idam sayısının 50’den az olmamasının icap ettiğini söylemiştir. (Gazeteci Can Ataklı’nın Amcası) Bu ikisi, Mahkeme başkanı Salim Başol’u öğle yemeğine çağırarak; “Reis Bey, kararlarda 60’dan aşağı idam kararı verirseniz, biz, yani Milli Birlik Komitesi gayri meşru oluruz. Yani 59 kişi bizi meşru kılmaz…” demişler. (s:13) anlayışa bakar mısınız? Uyduruk gerekçelerle yaptıkları gayri meşru darbeyi meşru kılmak için 60 yüksek şahsiyeti idam etmek istiyorlar. Yıl 1960 olduğu için mi 60 cana kastediyorlar muamma. 

İnfazların İmralı Adası’nda yapılacağı için idam edileceklere, 80 mezar kazılması istenmiş, İstanbul Savcılığından 5 cellat ve 5 adet de idam sehpası talep edilmişti. Elde kadrolu tek cellat olduğu için İstanbul Savcısı “ben bu kadar celladı nerden bulacağım” diye sızlanmış.  İmralı Cezaevi Müdürü Ahmet Acarol; “Bu emri 3 ay önce(Haziran 1961’de)  yerine getirdik. Zeytin ağacı dikeceğiz diye 80 mezar kazdık” der. Darbeciler mezarları hazırlatmış. Hukuk-mukuk, guguk yani…

İhtilalin takriben beşinci ayında bir gün Mucip Ataklı, Emanullah Çelebi, Fazıl Akkoyunlu ve Dündar Taşer’in olduğu bir ortamda Mucip Ataklı birden bire; ‘İnfazları nasıl yapacağız?’ diye ortaya bir soru atıyor. Dündar Taşer; ‘ o nasıl söz? Henüz muhakeme edilmeyip, haklarında karar verilmeyen insanlar hakkında nasıl böyle konuşabiliyorsunuz? Hem ölüm cezaları verileceğini nereden biliyorsunuz?’ diyor. Bunun üzerine Ataklı; ‘verirler, verirler. Buna karşı gelecek olanın alnının ortasına tabancanın namlusunu dayarım’ diyor. (s:14) Bir baba yiğitte çıkıp, Ataklı’nın alnının ortasına dayamamış olacak ki memleketin başvekili ve iki bakanı, darağacında sallandırıldı…

Es-selam.

D E V A M            E D E C E K…

Ömer Emir DOĞANomer.dogan.58@hotmail.com
Web Banner
Web Banner